İmralı'daki görüşme notları yayımlandıktan sonraki ilk yazımda sızıntının adresinin BDP olduğunu yazmıştım. O gün çok sayıda telefon aldım. Hem BDP içinden, hem de dışından. Emareler ve söylentiler sızdırıcının Altan Tan olduğunu işaret ediyordu. Ben de bunun üzerine Twitter'da onun ismini yazdım. Dün aradı beni. Epeyce bi öfkeyle... "Özür dilemelisin benden!" dedi. Haklı çünkü o belgeleri onun verdiği kesinleşmedi. Özür diliyorum bütün yüreğimle ancak dün kendisinden bir türlü yanıtını alamadığım bir noktaya da dikkat çekmek istiyorum.
Muhabir Namık Durukan haberin bir gün öncesi onu ziyaret ediyor meclisteki odasında ve epeyce bir kalıyor. Bu ortaya çıkınca Altan Tan, Hür Haber adlı internet sitesine şu açıklamayı yapmıştı:
"Namık bana geldi doğru. Tutanaklar da elindeydi. Doğru mu diye teyidini almak istedi. Ben de baktım ki İmralı'daki görüşmelerin aynısı. Doğrudur dedim. Ondan sonra çıkıp gitti!"
Altan Bey'in söylediğine asla itirazım yok. Doğrudur ama bu durumda da şu sorunun sorulması elzem olmuyor mu?
"Madem Namık elinde tutanaklarla geldi size Altan Bey. O halde neden hemen partinin yetkili kurullarını, eş başkanları haberdar etmediniz bu durumdan?"