Olay çok eski aslında. Daha o hayattayken olan olmuştu. Çok iyi hatırlıyorum, eşinin kardeşi armatör Selim Sohtorik'e Kentbank'tan kullandığı bir kredide kefil olmuştu. Sohtorik borcu ödemeyince eşiyle sahip oldukları tek malvarlığına, Anadoluhisarı'ndaki yalıya haciz gelmişti.
Daha o zamanlar konuşuluyordu CHP tabanında bu mesele. Erdal Bey'in başına gelenlere çok üzüldüğü ve hatta bundan dolayı da kanser olduğunu iddia edenler bile vardı. Ondan mı kanser oldu, olmadı bilmiyorum ama bu tatsız haciz olayı rahmetlinin başını epeyce ağrıtmıştı, daha hayattayken.
Biliyorsunuz, SHP-CHP birleşmesinin ardından kendi isteğiyle siyasete ara vermişti. Sonradan Baykallı CHP'de siyaset yapamayanlar-yapmak istemeyenler 2001'de yeni bir parti kurma girişiminde bulunmuş ve başına da onun geçmesini istemişlerdi. İlk başta tabandan gelen bu çağrıya olumlu yanıt vermişti rahmetli ancak o tarihlerde haciz memurları zırt pırt kapısını çalınca kredi borcu yüzünden, bu meselenin başına iş açacağını düşünüp, "Ben malvarlığına el konulmuş, evi haczedilmiş bir adamım. Benden genel başkan değil, muhtar bile olmaz bu durumda!" deyip geri çevirmişti genel başkanlık teklifini.
Keşke reddetmesinin nedeni böyle bir olay olmasaydı ama iyi ki de dönmemiş siyasete. Şimdi sitayişle anıyoruz rahmetliyi. Devam etseydi hoş olmayan yanlışlara imza atmak durumunda kalabilirdi. O zaman böyle yazıyı kaleme almakta ben de zorlanırdım.
Değişik bir tipti Erdal Bey. Türkiye şartlarında değil sadece dünya şartlarında dahi siyaset yapacak bir insan değildi. Babası İsmet İnönü ile taban tabana zıt bir karaktere sahipti. Babası ne kadar nobran ise Erdal Bey o kadar müşfik bir kişiliğe sahipti. Fazla demokrat ve fazla dobra dobraydı. Bir kez bile sesini yükselttiğine şahit olmadık kürsüden. Bilakis, "Sayın Genel Başkan. Biraz sesinizi yükseltin. Biraz diklenin halkın karşısında konuşurken" diyenlere, "Daha fazlası çıkmaz çünkü zaten en yüksekten konuşuyorum!" diye cevap verirdi.
Örnek bir siyasetçi değildi ama örnek bir sosyal demokrattı. Sadece yakınlarını değil, partilileri, tanıdığı gazetecileri kırmamak için bile kılı kırk yaran bir tarafı vardı. Zaten başına gelen bu talihsizliğin nedeni de tamamen onun iyi niyetiydi. Eşinin kardeşini kırmamak adına kefil olduğu o banka kredisinin bir gün başına dert olacağını bilseydi yine de atardı o imzayı.
Dün eşi Sevinç İnönü'nün trajik durumunu okuduğumda Milliyet'te, çok üzüldüm. 40 yıldır oturduğu yalıyı boşaltmasını istiyormuş banka. Acınası bir durum. Gerçekten hicap duydum. Yakışmadı bu olay, bu ayıp Türkiye'ye. Unutmamak gerekir ki Erdal İnönü bu ülkede sadece siyaset yaptığı için ya da İsmet İnönü'nün oğlu olduğu için bir marka değildi. O aynı zamanda dünya çapında parmakla gösterilen bir bilim adamıydı. Fizik dalında otoriteydi. Onun gibi bir değere yapılan haksızlık diye düşünüyorum bu rezaleti.
Sevinç İnönü çaresiz. Belli ki hem kendi, hem de rahmetlinin ailesine ve yıllarca onun isminin üzerinden siyaset yapan tüm sosyal demokratlara kırgın. "Bu karar başımın üstünde Demokles'in Kılıcı gibi sallanıyor ve kimse de yardım etmiyor" derken söylemek istediği bu. Haksız da değil. Rahmetli eşinin bir bilim adamı olarak kazandıklarını gömdüğü ve kendi öldükten sonra da müze olmasını vasiyet ettiği yalı gidiyor göz göre göre elinden. "Nerede bu insanlar? Nerede bu sosyal demokratlar?" diyerek isyan etmemek işten değil.
Dün aradığım CHP Ankara Milletvekili ve İsmet İnönü'nün torunu, Erdal İnönü'nün yeğeni Gülsün Bilgehan Toker sorularıma sadece şu cevabı verdi: "Çok üzülüyorum ama yapabileceğim bir şey yok! Konuşmak istemiyorum bu konuda!" Meseleyi partililerinin gündemine taşıyıp taşımadığını sordum. Öyle ya! Partinin parasından değil ama belki partililerin desteği ile o yalı hacizden kurtarılabilir. Ve kurtarıldıktan sonra da rahmetlinin devrettiği vakıf eliyle müze haline dönüştürülebilir. O soruma da cevap vermedi Gülsün Hanım. Sanırım akrabalık ilişkilerinden dolayı bu konuda adımı ilk atan olmak istemiyor. Başka birilerinden bekliyor bu marazalı konunun parti içinde gündeme getirilmesini.
Atarlar mı atmazlar mı bilmem. Kimseyi beklemeye de niyetim yok! O yüzden ilk adımı ben atıyorum ve Erdal İnönü'yü yakından tanıma imkânı bulmuş, onu Türkiye'nin bir değeri olarak kabul eden bir kişi olarak, "Gelin eyyy sosyal demokratlar bu ayıbı birlikte temizleyelim!" diyorum. "Hep birlikte ve omuz omuza rahmetlinin vasiyetinin yerine getirilmesine aracılık edelim" diyorum.
Şahsen ben üzerime düşen neyse yapmaya hazırım. Ne gerekiyorsa sonuna kadar varım!