CHP'de bugün toplanacak kurultayı izlemek üzere dün öğlen vakti vardığım Ankara'da havayı pek iç açıcı bulmadım. Puslu ve soğuk.Tıpkı CHP'liler gibi. Kafaları o kadar karışık ve zihinleri o kadar gri ki! Anlat anlat bitmez. Evvelki kurultaylardan iyi bilirim. O, heyecandan kabına sığmayan partililerden eser kalmamış. Hepsinde bir mutsuzluk. Umutsuzluk. Bıkmışlar artık parti içinde yaşanan bu tartışmalardan, rekabetten ve kayıkçı kavgasına dönen iç çekişmelerden! Biri, birkaçı, muhalifi, muhalif olmayanı filan değil hem de. Hepsi! Çok fazla bir görüşme yapamadım yazıyı hemen kaleme almak zorunda olduğum için ama İstanbul'dan aynı uçağa bindiğimiz delegelerden edindiğim izlenim buydu. Mesela sonradan CHP'li olan ve partide yaşanılan bu hengameyi bir türlü anlayamadığını söyleyen eski Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün tek cümle ile özetliyordu yaşadığı ruh halini; "Yarın gideceğim salona. Üzerime düşeni yerine getireceğim ama inan benim aklım almıyor artık bütün bu olup bitenleri!" Kurultay salonuna gideceğini ama salona girmeyeceğini yani hazirun defterini imzalamayacağına kararlı olduğunu söyleyen Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen'in durumu da çok farklı değildi Akgün'den. "Bıktık ya artık!" diyordu isyankar bir dille. Adının saklı kalmasını isteyen bir başka İstanbul delegesi ise, "Yarın o salona sırf ele güne ayıp olmasın diye gideceğim. İçimden gelerek değil yani!" derken yılgındı. Karamsarlığı had safhada olan bir başka delege ise kendisini yeniden heyecanlandıracak ve umutlandıracak arayışın peşindeydi; "Bizi toparlayacak, bir arada tutacak bir dinamizm lazım bence. Olmadı işte. Ne Deniz Bey'le, ne de Kemal Bey'le! Ne de Önder Bey'le! Başka biri lazım. Başka bir lider!" sözlerinin arkasından zikrettiği isim Mustafa Sarıgül'dü.
Ama bana göre CHP'nin bu son fotoğrafı ile ilgili en doğru tespiti bir dönem partinin yıldız isimlerinden olan ama Baykal'ın genel başkanlıktan ayrılması ile birlikte partiden çookkkk uzaklara savrulan Mehmet Sevigen yaptı; "Duygusal olarak bölünmüştük zaten. Sanırım yarın(bugün) da fiziksel olarak bölüneceğiz!"
Peki acaba gerçekten bugün ne olacak?
Yani kurultay toplanacak mı, toplanamayacak mı?
Genel merkeze göre en az 900 delege imza verecek ama ben şahsen bu rakamın mümkün olmadığını görüyorum. Çünkü Kılıçdaroğlu'nun Hürriyet gazetesinden manşet destekli duygusal çağrılarına, baskılarına rağmen muhalifleri çok kararlı görüyorum. Gerçi bugün tam olarak ne olup olmayacağını biraz da Deniz Baykal'ın tavrı belirleyecek. Bazı gazeteci arkadaşlar, Baykal'ın kesinlikle kurultaya katılacağını iddia ediyorlar ama şahsen ben buna inanmıyorum. Bence katılmayacak! Önder Sav ve onunla birlikte hareket eden delegelerin tavrı ise malum. Onlar bugün kurultay salonu yerine Kılıçdaroğlu'nu Atatürk'e şikâyet etmek için Anıtkabir'e gidecekler. İddiaya göre Atatürkçülerin sayısı en az 400!
Yani bendeniz taa geçen Pazar ne yazdı isem hâlâ oradayım. Değişen pek bir şey yok.
Son olarak Ankara otel lobilerini çalkalayan bir dedikoduyla kapatmak istiyorum yazımı. Bugünkü kurultay için yapılacak şölenin maliyetinin 5 trilyon civarında olduğunu söylüyor bazıları. Ve bu organizasyonun yönlendirmesinin de genel başkan yardımcısı Erdoğan Toprak tarafından bir yakınının şirketine ihale edildiği iddia ediliyor. Aradım Toprak'ı. Dümdüz sordum. Oda hiç kıvırmadan oyalamadan cevapladı sorumu.
Aynen aktarıyorum sizlere efendim; "Külliyen yalan! Profesyonel bir şirket yok ortada. Kadın ve gençlik kollarımız yaptı her şeyi. Anadolu Ateşi'ne, salon kirasına ve delegelerin kalacağı oteller ile salondaki ses sistemine ayırdığımız bir bütçe var evet ama ortada söylenen rakamla alakası yok! Hele şu karışıklık bir geçsin yapılan harcamaları kalem kalem vereceğim basına!"