BDP'nin Hatip Dicle konusunda direneceğini ve "Boykot" kararını mutlaka hayata geçireceğine emindim. Çünkü BDP'lilerin başından beri izledikleri politik anlayışın, kullandıkları dilin jargonunun aldıkları bu son kararla bire bir örtüştüğünü görüyordum.
Ancak CHP'lilerin "Yemin etmeme" yönündeki söylemlerinin Haberal ve Balbay ile ilgili verilen kararların çözülmesi yönünde öylesine bir tehdit, bir şantaj olduğunu düşünüyordum.
Yani, yargıya, AKP'lilere, "çözün bu meseleyi" diyerek bir anlamda aba altından sopa gösteren CHP'lilerin, "Yemin etmeme" kararından son anda vazgeçip tamamen anayasal bir sorun olan bu meseleleri Meclis çatısı altında giderme yolunu tercih edeceklerine inanıyordum.
Yanılmışım... Hem de çok fena! Meğer CHP'nin bütün akil adamları akıllarını yitirmişler topyekûn!
Bilmiyorum farkındalar mı ama Sayın CHP'li vekiller, dün aldıkları o zor kararla sadece kendilerine oy veren seçmenlerin iradesini değil, aynı zamanda oy vermeyenlerin de iradesini hiçe saymışlardır!
Kamuoyuna, bir kez daha krizden, kaostan, hizipten ve kavgadan medet uman bir siyasi anlayışa hâkim olduklarını söylemek istemişlerdir.
Siyasetteki gayelerinin üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olduğunu anlatmışlardır!
Sevgili okurlarım...
Bu tablo karşısında, size dönüp, "Neyse... Hadi hepimize geçmiş olsun" diyebilmeyi çok isterdim.
Ama diyemiyorum...
Çünkü alınan bu karar geçmiş falan olmayacak ne yazık ki!
Bu karar bizi zora sokacak!
Emin olun. Eğer CHP bu karardan bir an evvel vazgeçmez ise Türkiye'yi zor günler bekliyor.
Göz göre göre bir krize doğru sürükleniyoruz! Dünkü tablo sonrası görüştüğüm bir ekonomist arkadaşım bayağı tırsmıştı mesela. Dert yanıyordu:
"Bu tablo bizi bozar arkadaşım! Bak gör, yabancı yatırımcı korkup kaçacak! Yerli yatırımcı, 'Dur hele bir bakalım neler olacak?' deyip beklemeye geçecek. Zaten başımıza bela olan işsizlik biraz daha artacak ve ülkem insanı gereksiz bir kaosun içinde yoğrulup duracak!"
Hani inanın... Bu arkadaşların "Yemin etmeme" kararının birkaç günlük, hatta birkaç aylık filan olduğuna inansam derim ki; "Don't panic!" Ama öyle değil. Dün Kılıçdaroğlu aldıkları kararı açıklarken, "Arkadaşlarımız Meclis'e gelene kadar yemin etmeyeceğiz!" dedi.
"Yeminliyiz" dedi yani.
Allahaşkınıza bi düşünün.
Balbay ve Haberal'ın daha 2 yıl falan Silivri'de kalmak durumunda olduklarını hesap edin. Ne olacak peki ondan sonra?
Söyleyeyim efendim...
Yemin etmemiş 133 CHP'li vekil parlamentodaki hiçbir görevini yerine getiremeyecek. Hiçbir çalışmaya katılamayacak.
Kürsüde konuşamayacak, önerge veremeyecek, oy kullanamayacak vesaire...
Ama tabii bu arada bizim vergilerimizden ödenen maaşları da hesaplarına tıkır tıkır yatacak! Gelecekler Meclis'e.
Ama sadece bahçesinde volta atabilecekler. Çimlerin üzerine uzanıp, gözlerini uzaklara dikip, melül melül Haberal ve Balbay'ın tutukluluk süresinin bir an evvel bitmesini hayal edecekler öylece.
Bir de odalarında gelene gidene çay, kahve filan ikram edip, Meclis lokantasındaki o şahane indirimli menülerden faydalanacaklar.
Budur yani yapabilecekleri...
Peki, bütün bunları yapmak için o rozeti yakalarına takmaya ya da vekil maaşını almaya hakları var mı?