Tamam çok mücadele ettim. Ergenekon Davası sanığı Mehmet Haberal'ın, Mustafa Balbay'ın, Engin Alan'ın ve KCK Davası'ndan tutuklu isimlerin cezaevinden tahliyelerine imkân sağlayacak milletvekili adaylıkları meselesine şiddetle karşı çıktım.
Haklıydım da!
Çünkü sırf, biri, "Babanın adamı", diğeri, "Mesleğinden dolayı öncelikli", bir diğeri "Filanca kurumun güvencesi altında" diye milletvekili adayı gösterilmesinin, yargılaması henüz bitmemiş bütün diğer tutuklulara karşı yapılmış bir haksızlık olduğuna inandım.
Ve ne yazık ki son derece ikiyüzlü bulduğum bu yöntemi kendilerine düstur edinenlerin önüne hep şu soruyu koydum:
"Söyleyin bana! Diğer tutuklu insanların ne günahı var? Onların suçu ya da günahı aday gösterilenler gibi birtakım avantajlara sahip olmaması mı? Mesela Ergenekon Davası'nın başrolündeki isim olan Veli Küçük'ün bütün kabahatinin bu ülkenin siyasi tarihine damga vurmuş eski bir Cumhurbaşkanımızla içli dışlı ilişkiler kuramamış olması mı?"
Sonra ısrarla, altını kalın kalın çizerek ekledim:
"Yapmayın! Ayrıcalıklı gördüğünüz bazı insanları cezaevlerinden kurtarmanın yolu ve yöntemi bu olmamalı! O kişilere sağladığınız ayrıcalıkla diğer bütün tutuklu insanlara hem haksızlık, hem de vicdansızlık yapıyorsunuz ve bu ikiyüzlü vicdansızlığı gelecek nesillere miras bırakarak ülkenin geleceğine daha şimdiden tecavüz ediyorsunuz! Unutmamalıyız ki, Türkiye bir hukuk devletidir. Hukuk da kurallara bağlı kalmak zorundadır. Eğer hukukta bir kuralsızlık var ise bu kuralsızlık neticesinde bazı insanlar mağdur ediliyorsa bu mağduriyeti gidermenin, bu kuralsızlığı düzeltmenin adresi TBMM'dir! Bu düzeltmeyi hep beraber, kamu vicdanını rahatsız etmeden yapalım!"
Anlayacağınız yani epeyce bir ayak diredim tutuklu isimlerin milletvekili yapılmamaları konusunda.
Bugün olsa yine aynı duruşu sergileyeceğimden de kimsenin şüphesi olmasın.
Ancak gelinen noktada yani gerek YSK'nın Hatip Dicle, gerekse Özel Yetkili Mahkeme'nin Haberal ve Balbay' la ilgili kararları konusunda vicdanen söylemem gereken üç beş cümle var.
Ben hukukçu değilim. Mevzuatı falan bilmem! Hukuki kurallara, gerekçelere göre de yorum yapamam.
Bugün yaşanan gerginlik konusunda kalkıp, "Filanca maddeye göre, böyle olmuştur, şöyle olmuştur" deyip ahkâm kesmem!
Ancak kamunun vicdanından bakarım bu meseleye.
Çünkü ülkesini seven bir insanım. Ve bu ülkenin çok önemli bir gazetesinde yazıyorum bu satırları. Büyük bir sorumluluk taşıdığımın bilincindeyim.
Kaos olsun istemiyorum. Daha parlamento açılmadan yaşanan bütün bu gerginliklerin hiç kimseye fayda sağlamayacağına, aksine ülkeme, ülkemin güzel insanlarına zarar vereceğine inanıyorum.
Alınan kararlar hukuki kararlardır, odur budur...
Bilemem...
Ama "Hukuk her zaman bir kurallar bütünüdür ve sadece mantık işler" tezini de reddediyorum.
Kurallar ülkenin huzuru, kamu vicdanının rahatlatılması adına değiştirilebilir pekala. Revize edilebilir.
Kaldı ki söz konusu Türkiye kamuoyunun mutluluğu ise gerisi teferruattır bana göre.
Tamam yanlış en başında oldu bir kere! Bu insanlar aday yapıldı!
Kaldı ki YSK da en başında hukuken sakıncalı olmasına karşın bu insanların aday yapılmasına izin verdiği için yaşamıyor muyuz bu gerginliği?
Şimdi gelinen noktada tek kabahatli adaylar ya da onları gösteren partiler mi?
Yaptıkları işte titiz davranmayan, nedendir bilinmez ortama, zamanın ruhuna göre kararlar alan YSK'nın hiç mi günahı yok bu son yaşananlarda?
Dedim ya...
Ben kaos istemiyorum. Ben gerginlik istemiyorum. Halkın önüne tercih diye konulan ve halkın "Evet ben tercih ediyorum!" dediği bu insanlarla ilgili alınan son kararları da tehlikeli, gergin bir sürecin başlangıcı olarak görüyorum.
Ve daha 10 gün önce demokratik bir seçimle, halkın oylaması ile tercih edilmiş bu insanların Meclis'te olmaları için el birliği ile mücadele etmemiz gerektiğine inanıyorum.
Özellikle de Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'den ve Başbakanımız Erdoğan' dan, ülkesini seven bütün insanlar adına rica ediyorum... "Lütfen izin vermeyin...
Lütfen daha fazla kan dökülmesinin, daha çok insanın canının yanmasının, daha çok ananın ağlamasının önünü açacak olan bu kararlara bir an evvel 'Bi dakika! Durdurun' deyin! Hukuka aykırı olsa da, kuralları alt üst edecek olsa da Hatip Dicle'nin de, Haberal'ın ve Balbay'ın da Meclis'te o yemini etmesini sağlayın! Lütfen!"