Yine kızacak ve her zamanki gibi yine hakarete ve küfüre sarılacaklar biliyorum ama yapacak bir şey yok! Onlar kızsa da, o kızgınlıkla şahsıma ve hatta aileme ve yakın çevreme saldırıya geçseler de ben CHP'deki gün yüzüne henüz çıkmamış bildiğim bütün kulisleri yazmak zorundayım.
Çünkü üzgünüm ama benim işimin bir parçası da bu!
Yazmak yani! Doğruluğundan emin olduğum kulisleri okurlarımla paylaşmak!
Hiddetle soruyor bazıları; "Peki niye AKP ya da MHP kulislerini değil de CHP'yi yazıyorsun?"
Bu soruya belki milyon kere cevap verdim ama son bir kez daha vereyim:
"Efendim kimi gazetecinin daha yeni yeni tanıma şansına eriştiği çoğu CHP'liyle bendeniz kısa pantolon giydiğim günlerden beri tanışırım da ondan! Mesela rahmetli Aydın Güven Gürkan'ın, Erdal İnönü'nün en etkin oldukları dönemlerde bendeniz daha 17-18 yaşlarımdayken blucin üzerimde, spor ayakkabı ile yanı başlarındaydım... O dönem kim siyasette aktif idiyse hepsiyle bir şekilde tanışıklığım vardır. Mesela Gürbüz Çapan, Ercan Karakaş, Altan Öymen, Murat Karayalçın gibi isimler benim o fevri gençlik yıllarımı çok iyi hatırlar. Ertuğrul Günay da öyle. Yani demek istiyorum ki ben CHP'yi çok iyi tanıdığım ve bildiğim için yazıyorum. Kusura bakmasınlar ama bu konudaki uzmanlığım öyle üç beş yıla da dayanmıyor. (Mesela dün bir hesap yaptım, Haberal, Sinan Aygün gibi yeni yetme CHP'liler hariç, birçoğunu neredeyse 22 yıldır tanıyorum! AKP'yle tanışıklığım ise kaç yıl? Topu topu 9 yıl! Tabii ki onların da parti içinde dönen kulisleri alabilsem yazarım ama ne yazık ki bu mümkün olamıyor. Çünkü bir kere AKP'de CHP'de olduğu gibi kulis dönmüyor. Ayrıca dönse bile paylaşmıyorlar kimseyle!)
Neyse... Özetle bugün sizler de benden geri kalmayasınız diye yine bir CHP yazısı attıracağım. Elimden geldiği kadar, "CHP'de neler oluyor? CHP nereye doğru gidiyor?" sorularının en doğru ve en somut yanıtlarını paylaşacağım.
Bir kere, "Parti içinde muhalefet ya da hizip yok! Ortam son derece güllük gülistanlık" şeklinde maval okuyanlara kesinlikle inanmamanızı tavsiye ederim.
Kaybeden "Yeni CHP'nin" misyonerlerinin toplumda bu yönde bir algı oluşmasını sağlama gayretlerini anlayışla karşılamakla beraber aslında gerçeğin öyle olmadığının altını kalın kalın çizmek isterim.
Nam-ı değer, "Partinin kara kutusu" ya da "arşivi" olan Önder Sav'ın CHP'yi olağanüstü kurultaya götürecek süreç için daha seçim gecesi düğmeye bastığını söyleyerek başlayayım kulisime. Delegelerle temasa geçen Sav, kurultay talep eden imza için Baykal ve ekibiyle pazarlığın bitmesini bekliyor.
Aranızdan bazılarının, "Peki Önder Sav neyin pazarlığını yapıyor?" sorusunu sorduğunu duyar gibiyim. O nedenle önce o konuya açıklık getireyim isterseniz.
Efendim, elbette ki pazarlığın konusu en geç eylülde yapılması planlanan olağanüstü kurultayla ilgili.
Baykal diyor ki; "Halkın kafasını karıştırmayalım. Zırt pırt genel başkan değişmez! O nedenle Kılıçdaroğlu genel başkan olarak kalsın, sadece parti meclisini değiştirelim!"
Sav ise tam aksini savunuyor ve o da diyor ki; "Hayır! Kaybedişin sorumlusu Kılıçdaroğlu'nun bizzat kendisidir. O nedenle parti yönetimi baştan sona değişmeli ve derhal yeni bir genel başkanla yola devam edilmeli!"
Bu arada kaset skandalı sonrası yaşanan gelişmelerden dolayı araları açılan ve uzun zamandan beri görüşmeyen Baykal - Sav ikilisi arasındaki bu mühim pazarlığı eski milletvekili Mahmut Yıldız sürdürüyor.
Yıldız, henüz yüz yüze gelmeye hazır olmayan iki eski dostun hem bir yandan arasını yapmaya, hem de kurultaya doğru ortak tavır almaları konusunda ikna etmeye çalışıyor. Sanırım pazarlığın sonucu birkaç günde netleşir. Yanılabilirim de o ayrı konu ama ben bu pazarlıktan Önder Sav'ın galip çıkacağına inanıyorum. Daha şimdiden genel başkan olacak ismi bile belirleyen Sav'ın son derece sağlam adımlarla ve "Yeniden CHP" sloganı eşliğinde seçimli kurultayı toplayacağını düşünüyorum.
Şimdi de gelelim en can alıcı sorunun yanıtını vermeye... "Kimdir acaba Önder Sav'ın kafasındaki yeni genel başkan adayı?"
Size önce bir iki ipucu vereyim:
Desem ki, o bir kadın! Ve kamuoyunda daha çok soyadıyla öne çıkan bir kadın.
Ne dersiniz çoğunuz?
"Ahaaa. Buldummmm... İnönü'nün torunu Gülsün Bilgehan" dersiniz değil mi?
Ama hayır! O değil...
Diğeri...
Soyadı kendinden çok çok önce gelen diğeri...
"Kocası hain bir tuzak sonucu katledilmiş... Değerli bir gazeteciydi" falan dersem herhalde anlarsınız!
Evet. İşte o!
Yani...
"Güldal Mumcu!"
Olur mu dersiniz? Tutar mı acaba Güldal Hanım CHP Genel Başkanı olarak?
İsterseniz bunun cevabını da pazar yazısında arayalım...
Tutar mı, tutmaz mı oturup hep beraber değerlendirelim.