Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

Dirisine eziyet ettin, bari mezarında rahat bırak!

Muhterem bundan birkaç hafta önce verdiği bir röportajda, "Hayallerinizin sınırı hangi noktada?" sorusuna, "Sınırı yok! Mini etekle beş vakit namaz kılınacağını, başörtüsüyle içki içilebileceğini düşlüyorum" dediğinde bazılarınız çok hiddetlenmişti.
Ve benden bu densizlik karşısında bir iki kelam laf etmem istenmişti...
Neye yalan söyleyeyim. O tarihlerde fazla aldırış etmemiştim bu yönde gelen taleplere.
Artık onun ve tayfasının "Sitcom" adını verdikleri o sahte şovlarını bir de ben bu köşeye taşıyıp daha fazla mutlu etmek istememiştim.
Çünkü şu anlaşılmıştır ki artık bu adamın yazı yazmaktaki tek gayesi -olumlu ya da olumsuz- bir şekilde konuşulmak!
Mümkün olduğu kadar tartışılmak!
O bilmiyor mu sanki yüzde 90'ından fazlası Müslüman olan bir ülkede, "Mini etekle namaz kılınmasını hayal ediyorum" dediğinde nasıl bir reaksiyonla karşılaşacağını.
Bilmiyor mu o yazıya rastgelen insanların yüzde 80'inden fazlasının kendisine diz boyu hakaret ve küfür edeceğini?
Bal gibi de biliyor.
Peki muhterem bunu bile bile neden hâlâ ısrarla absürt ve aykırı olmaya çalışıyor?
Biliyorum garip bir durum ama emin olun bu adam yaptığı bütün şovların arkasından gelecek o küfürlerden, hakaretlerden ve eleştirilerden enteresan bir şekilde haz alıyor.
Onunla uzun yıllar çalışan bir arkadaşım, daha önceleri Ahmet Kaya ile ilgili birkaç kez bu muhteremi yazdığımda dayanamayıp uyarmıştı; "Şimdi sen sanıyorsun ki bütün bu yazdıkların bu adamı kızdırır. Utandırır ya da bunalıma sokar değil mi? Yanılıyorsun. Boşuna kalem oynatıyorsun. Ve farkında olmadan onun adını bu köşeye taşıyarak, onu tartışarak adamın şovlarına kan taşıyorsun. Besliyorsun yani onu. Lütfen yapma!" demişti.
İşte içinizden birileri ısrarla, "Yaz ne olur yaz!" falan dese de onun için takmıyordum.
Takmayacaktım da, kendi kendime verdiğim söz üzerine...
Ancak pazar günü onu Ahmet Kaya'nın mezarı başında görünce dayanamadım yine.
"Yuhhh!!!" dedim artık...
"Şov olur da, böylesi olmaz arkadaş!"
TRT Türk Edith Piaf'ı anlatan bir program çekecekmiş. Onu da sunucusu yapmaya karar kılmış. Almış Paris'e götürmüşler. Tesadüfe bakınız ki program çekiminin bir bölümü Pere Lachaise mezarlığındaymış. Edith Piaf'ın mezarı başında (Tesadüf falan değil tabii! Tamamen program yapımcısının PİAR uyanıklığı)...
Neyse...
Beyefendinin aklına birden, 11 yıl önce montaj fotoğraflarla hayatını kararttığı, hakkında "Vay şerefsiz!" diye manşet çaktığı Ahmet Kaya gelmiş. "Buraya gelmişken bari onu da ziyaret edeyim" demiş.
Gitmiş mezarının başına.
Pazar ekine şov yapacağını koymuş ya kafaya!
Bastırmış deklanşöre.
Boy boy...
Yandan, önden falan.
İşte o fotoğrafların üzerine döşendi sonra...
"Mezarlığa giderken, onun için ceket giydim, kravat taktım. Eminim, yaşasaydı, 'Bu façaya ne gerek var' derdi. Onun 'Saza niye gelmedin' şarkısını çok severim" diye...
Mezarı çok mütevazıymış rahmetlinin. Ayakucunda "Elveda sevgili ülkem" yazıyormuş. Çok hüzünlenmiş o cümleyi okuyunca. O hüzün sonrası aklına birkaç gün önce Berlin'de birlikte olduğu arkadaşı gelmiş. Hani şu Ergenekoncularla irtibatlı olduğundan yusuf yusuf olup Amerika'ya uzayan arkadaşı.
Onun da gözlerinde aynı hüzün varmış.
Kızsa da, haksızlığı uğrasa da o da vatanını çok seviyormuşşşşş!
Çünkü sürgün çok kötü bir duyguymuşmuşşş...
Allah aşkınıza şu şova bakın!
Aymazlığa, utanmazlığa!
Güya günah çıkarıyor muhterem rahmetlinin mezarı başında.
Ama meseleyi getirip nereye bağlıyor.
Neye ve kimlere hizmet ettiği belli olmayan, korkusundan okyanus ötesine uzayan Ergenekoncu kankasının durumuna...
İşte o sahnede ne yazık ki bende de film kopuyor.
Ve izninizle... Muhteremi bir kez daha zevklendirmek, kahkahalar attırmak için haykırmak istiyorum huzurlarınızda:
"Yuh sana Ertuğrul Özkök! Hakikaten yuh! Kankanın adını temize çıkarmak adına rahmetlinin mezarını bile kendine kalkan yapıyorsun! Yazıklar olsun e mi! Allah seni ıslah etsin! Sende vicdan yok kardeşim! Sen adam olmazsın! Sen, eşi benzeri olmayan bir yaratıksın! Yeter artık yeter! Rahmetliye diriyken eziyet ettin, bari mezarını rahat bırak be kardeşim! Yalvarıyoruz sana. Anma bir daha onun adını. Kullanma daha fazla!"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA