1) Uçak havalandıktan yaklaşık 40 dakika sonra gazetecilerin oturduğu bölüme gelerek bizlerle selamlaştı. Heyecanlıydı.
Sanırım gazetecilerle uçakta sohbet geleneğini ertelemesi ve "Biraz gezelim, dolaşalım ondan sonra oturup baş başa konuşalım" demesinin temel sebebi de buydu. Sanki özel sohbeti yapmadan önce bizlerin bizzat yaşamasını istiyordu Beyrut'u.
2) Suikast sonucu öldürülen Refik Hariri'nin oğlu Lübnan Başbakanı ile olan ilişkisi de dikkat çekici. Saad Hariri, konuşmalarının tümünde, Erdoğan için, "Babamın dostuydu... Çok iyi arkadaşıydı" şeklinde cümleler kurdu. Babasının suikastını araştıran uluslararası özel mahkeme yüzünden son zamanlarda çalkantılı bir dönem geçiren Hariri için sanki Erdoğan sığınacak bir liman, ağabey gibiydi. Ortak basın toplantısında Beyrut'a gelmeden önce Beşar Esad ile görüştüğünü belirten Erdoğan'ın, Beyrut dönüşü tekrar irtibata geçebileceğinin sinyalini vermesi Saad Hariri'yi epeyce tebessüm ettirdi.
3) Gerek Kwachra'da, gerekse Aidamon'da yaptığı konuşmalarda Erdoğan sık sık İsrail'e sert mesajlar verdi. Ancak konuşmasını tamamlarken; "Hacı Bektaş-ı Veli'nin mühim bir sözüyle bitirmek istiyorum sözlerimi" diyerek, Lübnan Halkı'na vermek istediği mesajı tek bir cümleyle özetledi;
"Gelin canlar bir olalım. Diri olalım. İri olalım..."