1 haftalık kısa tatil dönüşü klavyemin başına oturduğumda kendi kendime sordum: "Tatil boyunca aklında kalan en çarpıcı konu hangisiydi Sevilay?"
Düşündüm birkaç saniye.
Ve sonra da nedense geçtiğimiz hafta Ankara'daki billboard'lara asılan şu korsan afişler konusuna dalmaya karar verdim.
Acaba o korsan afişlerde adı kullanılan sanatçılar gerçekten ne düşünüyordu?
Uzatmayayım.
Hemen sarıldım telefona. İlk aradığım isim Sezen Aksu oldu.
Basın danışmanı Sibel Algan'a, "Elbette ki bu kadar mühim isimlerin markasını kim olursa olsun izinsiz kullanmaya hakkı yok ancak bu afiş bende acayip bir merak uyandırdı. Acaba Sezen Hanım referandum konusunda ne düşünüyor?" diye sordum.
Aradan yarım saat geçti geçmedi Sibel dönüş yaptı.
"Sezen Hanım ne düşündüğünü size e-mail yoluyla gönderiyor az sonra" dedi.
Hakikaten de az sonra posta kutuma Sezen Aksu'nun mesajı düştü.
"Sevilay Hanım...
Afişle ilgili kimse bana bir şey sormadı. Ancak eksikliklerine rağmen tabii ki evet diyeceğim.
Dört dörtlük, gerçek bir toplumsal uzlaşmayla hazırlanacak çok daha kapsamlı ve özgürlükçü nihai şeklini alana kadar da evet demeye devam edeceğim!"
Sezen'in bu açık yürekliliği ve samimiyeti beni inanılmaz heyecanlandırdı pek tabii.
İşte o heves ve heyecanla hemen diğer sanatçıların telefonlarını çevirmeye başladım tek tek.
Mahsun Kırmızıgül'ün basın danışmanı Filiz Öcal hanımefendiye, Sibel Algan'a sorduğum soruyu aynı biçimde aktardım.
Aldığı talimattan hareketle hanımefendi gerek bile duymadı mesajımı Sayın Kırmızıgül'e iletmeye...
Dedi ki: "Kendisi politik konularda hiçbir şekilde yorum yapmak istemiyor. Kusura bakmayın!"
Israr ettim "Siz yine de bir sorsanız. Biliyorsunuz bu, Türkiye açısından çok önemli ve tarihi bir referandum. Ben Mahsun Bey'in bu tür konularda hassas olduğunu düşünüyorum."
Cevap, "Sormama gerek yok! Ben biliyorum kendisinin ne diyeceğini. Haklısınız çok önemli ama Türkiye'de her zaman çok önemli şeyler oluyor. Ancak Mahsun Bey sadece filmiyle ilgileniyor. Şu anda da kendisi sette. Size yardımcı olamayacağım."
Ardından Yılmaz Erdoğan'ı aradım.
"Üzgünüm, kendisi bu konuda görüş bildirmeyi doğru bulmuyor" yanıtını aldım. Kenan İmirzalıoğlu da benzer bir cevap vermeyi yeğledi. Ajda Pekkan'ı aradım. O da "Sevilaycığım... Konu çok hassas. Kullanacağım oyumun gizli kalmasını tercih ediyorum. Beni anlayışla karşıla lütfen!" dedi.
"Neyse" dedim. "En azından Hülya Avşar bir şeyler söyler. O hemen hemen her konuda konuşur çünkü. Eğilmez, bükülmez, kimseden çekinmez!"
Çevirdim asistanı Serkan Bey'in telefonunu.
"Size çok selamı var ancak bu tür politik konularda görüş bildirmek istemiyor Hülya Hanım" deyince de elimdeki kalemi kâğıdı fırlattım!
Başladım kendi kendime söylenmeye tabii:
Nasıl yahu! Nasıl! Yani bu koskoca ve bu güzel ülkemde bir tek Sezen mi var kamuoyuna yüreğini açabilen? Evet ya da Hayır! Cevap ne olursa olsun fark etmez! Kendilerini bu toplumun kanaat önderleri arasında sayan ya da sayılmasını isteyen sanatçılarımız neden çekinir, neden korkar da düşüncesini açıklamak istemez? Acaba referandumun sonucuna dair tahminler henüz netlik kazanmadığı için mi?
Yoksa "Evet" deyince AKP yandaşı, "Hayır" deyince karşıtı olarak bilinmekten mi korkuyorlar?
İnanılır gibi değil! Eğer, ülke böylesine önemli bir süreçten geçerken toplumsal meselelere duyarlı olduğunu bildiğimiz sanatçılar suskun kalmayı tercih ediyorsa... Eğer, sosyal içerikli filmleriyle milyonların gönlüne taht kurmayı başaranlar, "Ben şimdilik konuşmayayım" deyip kıvırıyorsa... Eğer, "Aman ha ortada kuyu var, sen yandan geç" mantığı ile günü kurtarmaya çalışıyorlarsa...
Ne diyeyim?
Balkon balkon gezip, "Âlem buysa kral benim!" naraları atan İvedik tipli artizlere ben daha ne diyeyim?