Önceki akşam eşimle televizyonun başındayız... Maksat memlekette o gün içinde ne olmuş ne olmamış sıcağı sıcağına öğrenmek.
İşte kim kimi kesmiş, kimin eli kimin cebinde o abidik gubidik canım Türkiye'm haberlerinin arasında, "Flaşşşşş... Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, mahkemenin referanduma ilişkin kararını bu akşam saat 20'de açıklayacak!" altyazısı bizi kendimize getirdi.
Kumanda elimizde bir o kanala, bir şu kanala bakınıp, mahkemenin kararıyla ilgili uzmanların öngörülerini dinlemeye başladığımız bir anda da eşim küt diye; "Sence bu kararın sonucu ne olur?" diye sordu.
"Her zamanki gibi siyasi bir karar verecekler! Yani referanduma filan gitmeyeceğiz!" dedim.
"Yapma ya!" dedi alaycı bir üslupla... "O kadar kolay mı? Türkiye'nin çağdaş bir anayasaya şiddetle ihtiyacı olduğunu görmüyor mu Anayasa Mahkemesi? Sonuçta bu onların da işine gelecek bir karar. Daha çağdaş normlarda görev yapacak! Göreceksin bu defa çok sağduyulu davranacaklar!" diyerek itiraz etti benim öngörüme.
Epeyce kritik yaptık. Ben, "İptal!" derken, o direndi de direndi, "Hayır iptal değil!" diye.
Bunun üzerine dayanamayıp çektim kılıcımı ve "Tamam abi gel iddiaya girelim o zaman! Kaybeden kazanana bir takım elbise alsın" dedim.
Restimi gördü tabii. Bunun üzerine kavunu karpuzu bir kenara itip başladık bekleşmeye.
Saat tam 20.00'yi gösterdiğinde ise haber spikerlerinin, izleyiciyi ekran başında tutmak için, "Başkan Kılıç birazdan canlı yayında açıklayacak sayın seyircilerrrrrrr. Sakın yerinizden kıpırdamayın! Aman ha bizden ayrılmayın! Yüce mahkemenin kararı az sonra efenimmmm..." anonslarını yorumlamaya başladık.
"Bak görüyor musun? Karar iptal olduğu için adam açıklamakta bile zorlanıyor! Mahsus geciktiriyor. Adrenalini düşürmeye çalışıyor!" dedim.
Ne kadar da, "Saçmalama yahu! Anadolu Ajansı'nda teknik bir arıza yaşandığını duyurdu adamlar görmüyor musun?" filan diye kendi kendini avutmaya çalışsa da Haşim Kılıç'ın gecikmesinin onu da çok fena kastığını hissettim tabii.
Yakaladım ya bir kere! Başladım adama işkenceye. Tamı tamına 26 dakika. Yani 1560 saniye. "Ne tekniği ne arızası kardeşimmmm. Bir tek Anadolu Ajansı mı var yani mahkeme binasında. Bir yığın gazeteci var orada. 50 televizyonun canlı yayın aracı. Adam gelemiyor çünkü korkuyorrrrrrrr. Biliyor çünkü bu kararın sonucunda Türkiye nasıl bir kaosa sürüklenecek!" diye diye çileden çıkarttım adeta.
Neyse sonunda Haşim Bey göründü ekranda. Geçti oturdu koltuğuna. "Kem küm... Ihmmm" filan yaptıktan sonra da önce gecikme için özür diledi ardından da o gün toplanan yüpyüce mahkemenin üyelerinin kararını açıklamaya başladı.
Üç beş saniye geçmedi ki, ekranın altına, büyük büyük kırmızılarla "Anayasa Mahkemesi referandumu onayladı!" yazısı girdi.
Eşim havaya zıpladı; "Helal be! Budur işte! Tokat gibi bir karar bu!!! Kaybettin iddiayı! Çok şükür Türkiye 12 Eylül darbesinin gölgesinde yapılmış olan bu çağdışı Anayasa'dan kurtuluyor" diyerek evin içinde heyecanla dolanmaya başladı.
Ben ise göçmüş bir halde, Başkan Kılıç'ın devam ettirdiği açıklamayı dinlemeye devam ediyordum melül melül.
İşte, tam o anda, HSYK ve kendi mahkemelerinin üye seçimi ile ilgili maddeleri kısmen iptal ettiklerine dair kararı anlatmaya başladı.
Ekranın altında, "Flaşşşşşş... HSYK ve Anayasa Mahkemesi ile ilgili maddeler iptalllll!!!" yazısını görünce de bu kez ben zıpladım havaya.
En sevimsiz, en can sıkıcı halimle kocamın karşısına dikildim ve başladım saydırmaya; "Nasıllll? Şiştin mi? Ben demedim mi karar siyasi olacak!!! Al işte! Buyur!!! En kritik, en tartışmalı maddeler veto yedi!!! Ne olacak şimdiiiii?"
Söylediklerimin haklı olduğunu bildiği için fazla ses çıkaramadı ama "Olsun ama. İddiayı yine de ben kazandım!" diye tutturmaya başladı.
Saatlerce sürdü bizim, "Yok ben kazandım!", "Hayır ben kazandım!" tartışmaları.
Abartmıyorum sabah 04.00'e kadar.
Ortak bir noktayı bulamadık nihayetinde.
Bulamayacağız da.
O nedenle izninizle Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıç'tan bir küçük ricada bulunacağım buradan.
"Sayın Başkan. Efendim, sizden ricam, eşimle aramızdaki bu iddia kavgasına bir son vermeniz. Yapacağınız şey ise gayet basit. Tarafımıza, bu kararınızın siyasi olup olmadığını, memleket için gerçekten dört dörtlük bir hayır taşıyıp taşımadığını samimi duygularınızla beyan etmeniz. Memleketin mutlak huzuru mahkemenizin yüce üyelerinin umurunda değilse bile en azından benim yuvamın mutlak huzuru için bu içten davranışı gösteriniz efendim... Saygılarımla."