Kuzenim, "Babam çok ağır. Haberin olsun, doktorlar ümidi kesti artık!" diyerek haber verdi.
85 yaşındaki amcamı en azından hala yaşıyorken son bir kez görmek için doğruca Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin yolunu tuttum. "Nörolojideyiz. 204 numaralı odada" dedi torunu. Çıktım. Şoke oldum tabii gördüğüm manzara karşısında. 20 metrekarelik bir odada 6 yatak. Diğer hastalarda olağanüstü bir durum yok ama amcamın durumu çok kötü. Bilinci tamamen kapalı. Biraz daha yaşamak için nefes almaya çalışıyor zavallı. Onu o halde görünce dışarı attım hemen kendimi. Bölümün sorumlusu doktoru buldum. "Çok kalmaz. Gider amcanız" dedi. Bunun üzerine sordum tabii; "Durumu çok kötüyse... O halde, neden onu bu küçücük odanın içinde diğer 5 hastayla beraber tutuyorsunuz? Hiç değilse son dakikalarında neden onu daha rahat bir odaya almıyorsunuz? Ya da yoğun bakıma?"
Tam genç doktor kendine göre yorumlamaya çalışıyordu ki, araya tombul ve asık suratlı hemşire girip, "Ha 6 kişilik odada ölmüş... Ha 3 kişilik odada! Ne fark eder hanımefendi!" dedi.
Beynimden vurulmuşa döndüm...
Ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilemedim... Sağlık Bakanlığı'nı aradım; "Hani belki müdahale ederler de, amcamı yoğun bakıma alırlar. Ya da daha rahat odaya" düşüncesiyle... Bütün bu çırpınışlarım sonuç vermeyince de hemen çok sevgili aile dostumuz kalp ve damar cerrahı Prof. Dr. Melih Us'u aradım. Hızır gibi yetişti imdadımıza. Özel Göztepe Şafak Hastanesi'nin ambulansını yola çıkardı. Ambulans Göztepe'den 10 dakika içinde geldi ama zemin kattan, ikinci kata 20 dakikada çıkamadı. Çünkü üç asansörün, üçüde full! Amcamı oradan çıkarmak ise tam bir skandaldı! Adamcağız o halde sedyede tam 25 dakika asansörün önünde bekletildi. Çünkü asansörler yine full! Bas bas bağırıyordu kuzenim; "Bu hastanede bir tane aklı başında adam yok mu yahu? Şu üç asansörden birini sadece acil ve sedyeli hastalara tahsis edecek?" diye ama kat doktorları, hemşireleri, elemanları, güvenlik memurları oralı bile olmuyorlardı. Öylece seyrediyorlardı gözlerinin önünde, sedyede can çekişen yaşlı adamı!
Neyse... Güç bela aşağı indirdiler hastayı, sonra da Göztepe Şafak'ın yoğun bakım doktoru Hamiyet Hanım'ın ellerine emanet ettiler. Şimdi orada. İyi değil hâlâ ama en azından ilgili insanların yönettiği, tertemiz bir ortamda. İşte, Kartal'da yaşadığım o insanlık ayıbı manzaranın üzerine Sağlık Bakanı Recep Akdağ'a seslenmek istiyorum izninizle;
"Sayın Bakan. Hadi diyelim amcamın benim gibi cabbar bir yeğeni var. O şanslı. Peki benim gibi yeğeni, evladı, torunu olmayan diğer amcalar, teyzeler ne yapacak? Emin olunuz ki o hastane berbat yönetiliyor. O hastanede işler hiç iyi gitmiyor. El atın lütfen! Ve hatta sadece el atmayın. Başhekimi, nörolojideki o çok bilmiş hemşire dahil hepsini kaldırıp atın o hastaneden! Yerlerine laf olsun diye hipokrat yemini etmiş olanları değil, yemini gerçekten hayatına uyarlamak için edenleri koyun ki diğer amcalar ve teyzeler hiç değilse huzur içerisinde hayata veda etsinler!"