Sektör günlerdir Hürriyet'in 20 yıllık Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün ansızın görevi bırakışını konuşuyor.
Onun 20 yılda Türk basınına kazandırdıkları ve kaybettirdikleri tek tek ortaya saçılıyor.
Biliyorsunuz ki başyazarımız Mehmet Barlas'la yaptığım yılın ilk röportajı dışında ben bu konuya girmedim.
Çünkü birkaç gün izlemek istedim Hürriyet'i. Özkök'ün, görevi Enis Berberoğlu'na devretmesiyle birlikte bunun gazete sayfalarına nasıl yansıyacağını görmek istedim.
Elbette bu değişimden kastım gazetenin habere bakış açısı ya da haberleri kullanış biçimi ile ilgili değil.
Kastım, okurlarına, "Şimdiye kadar ne dilediğim gibi yaşayabilmiş, ne de dilediğim gibi yazabilmiştim. Ne hoş ki bundan böyle sizlere daha eğlenceli yazılar yazabilecek, sizleri daha fazla keyiflendireceğim" mesajını veren Özkök'ün gerçekten bunu yapıp, yapmayacağıydı.
Ancak gördüm ki bu mümkün olamıyor!
Çünkü, hâlâ, "Artık sıradan bir Hürriyet çalışanı olduğunu" söyleyen Özkök'ün yazısı yine birinci sayfadan, her zamanki yerinden anonslanıyor. "Size bundan böyle eğlenceli yazılar yazacağım" mesajıyla okuruna söz vermesine rağmen yine medya üzerine ahkâm kesip, çeki düzen vermeye kalkıyor.
Yani tipik Özkök havası Hürriyet'te tef çalmaya devam ediyor.
Haliyle de bu durum hem okurda, hem de Hürriyet camiasında ne yazık ki şu algıya sebep oluyor; "Görevi bıraktığı filan yok! Sadece künyeden adını çıkardılar!"
Tabii buna paralel olarak binbir umut ve heyecanla getirilen Enis Berberoğlu'nun Hürriyet'te fark yaratması zorlaşıyor.
Patronajının ondan beklediği ilk hareketi, yani Özkök gazeteciliğine ifrit olduğu için Hürriyet'ten kopan okurun yeniden gazeteye dönüşünün sağlanmasının önü tıkanıyor.
Berberoğlu'nun önceliği künyede adına yakışır bir şekilde komutanlık yapıp, Hürriyet'i yeniden merkeze çekmek.
Peki nasıl olacak bu?
Özkök gölgesinde mi? Not düşüyorum; İm-kân-sız!
O nedenle eğer Özkök iyi niyetli ise Hürriyet'teki bu değişimi acilen bizlere hissettirmesi lazım. Yani, Berberoğlu'na gerçekten yol vermesi, önünü açması lazım.
Bunun yolu çok kolay.
Basındaki gelenek de böyledir zaten...
Genellikle koltuğu devreden ağabey uzunca bir tatile çıkar. Yazılarına bir süre ara verir.
Özkök de bu geleneği devam ettirmek zorunda. Aksi halde bir uçak yolculuğunda uzun uzun sohbet ederek kendisini tanıma fırsatı bulduğum ve gazeteciliğin mutfağından geldiği için habere ve emeğe değer verdiğine inancım sonsuz olan Enis Berberoğlu'nun farkının ne olduğunu bizler anlayamayacağız!
Ertuğrul Bey'e tavsiyem:
"Biliyorum ki siz bunu isteyerek yapmıyorsunuz. Alışkanlıklar meselesi... Ama bu yazdığım hem Enis Berberoğlu, hem de Hürriyet'in geleceği açısından çok önemli. O yüzden beni lütfen ciddiye alın.
Zaten uzun zamandır şikâyet ediyordunuz tatil yapamamaktan... Hazır izinleriniz de birikmişken, alın Tansu Hanım'ı yanınıza şöyle birkaç aylığına uzaklara gidin. Mesela Güney Afrika... Tam zamanı. Acayip keyif alırsınız. Gitmeden araşırsak size birkaç nokta tavsiye edeceğim. Özellikle Johannesburg'la ilgili... Şaraplar, kalamarlar ve muhteşem doğa. Haa bir de yanınıza laptop falan almaya kalkmayın sakın...
Çünkü maazallah, dayanamaz oradan da meseleye dalarsınız siz. Unutmayın, bir şeyin gerçekten bittiğini anlatabilmenin en kestirme yolu o şeyden biraz uzak kalmaktır. Lütfen... Rica ediyorum... Bu dediğimi hiç değilse kendiniz için yapın!"