Ekonomilerin liberalleşmesi ve sermaye akımlarının serbestleşmesi ülkelere ilave sermaye ve yeni teknolojilere hızla erişimi sağladı. Tabii bu yeni olanaklar beraberinde sorunları da getirdi. Ülkelere gelen sermaye giriş ve çıkışlarındaki kontrollerin kalkması, kısa vadeli sermayenin aniden ülkeyi terk etmesi parasal krizlerin, ardından ekonomik krizlerin nedeni oldu.
Niye yaptık bu kısa açıklamayı peki? Yaptık çünkü; ABD Merkez Bankası 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından korkuyla evlerine kapanan ABD halkının alışveriş yapmasını sağlamak için faizleri azalttı. Azalan ABD faizleri küresel düzeyde sıcak para akımının hızlanmasına neden oldu. Ardından ucuz paranın enflasyonu hızlandıracağı düşünülünce bu defa hızla faiz artırımına başlayan ABD Merkez Bankası kendi ülkesinde konut sektörü kaynaklı mali krize neden oldu. Tabi 2008 mali krizi bu defa faizlerin hızla indirilmesini gerektirdi. Fakat hızla azaltılan faizler ABD ekonomisinin canlanmasına yetmedi. Bu defa ekonomiyi harekete geçirmek için varlık alımı yoluyla ABD Merkez Bankası dolar basmaya başladı. İşte basılan bu aşırı dolarların sorun yarattığı görülünce bu defa dolar basımının azaltılması kararlaştırıldı. Tabii dolar basımının azaltılması gelişmekte olan ülkelerden para çıkışına neden oluyor şimdi. Ve bu para çıkışlarıyla gelişmekte olan ülkelerde varlıklar yeniden fiyatlanıyor. Tabii bu küresel süreçten kategorik olarak Türkiye de etkileniyor. Türk parası varlıkları yeniden fiyatlanıyor. Ve bu süreç ABD Merkez Bankası'nın henüz tam olarak öngörülemeyen açıklamalarıyla dış şoklar halinde ilerliyor. Yeri gelmişken Türkiye'nin bu dış şoklara hazırlıklı bir ülke olduğunu hemen belirtelim. Çünkü kamu maliyesindeki disiplin cari açıktan gelen kırılganlığı önlüyor bu ülkede.
Gelelim bütün bunları niye anlattığımıza... Anlattık çünkü küresel ekonomiden dış şoklar gelirken birdenbire Türkiye'de beklenmeyen iç şoklar ortaya çıktı. Özellikle siyasetçi ve işadamlarının ses kayıtlarının internet üzerinden yayınlanması piyasalarda istikrarsızlık yaratmaya başladı. Ve beklentileri olumsuza dönüştürmeye yönelik bu ses kayıt yayınları Hazine borçlanma faizleri üzerinde olumsuz etki yaptı. Önceki gün Hazine iki yıllık borçlanma tahvillerinde ortalama bileşik faizin yüzde 11.18'e yükselmesi Hazine'ye ek yük getirdi. Çünkü geçen yıl nisanda Hazine aynı vadede yüzde 5.97 faiz oranıyla borçlanmıştı. Yine TÜFE'ye endeksli kâğıtların ilave faiz oranı önceki gün yüzde 1.59'dan yüzde 3.38'e yükseldi. Bunun anlamı şu: Reel faizler beklenen reel ekonomik büyüme hızının üzerine çıktı.
"Peki bu ilave faiz yükünü kim ödeyecek?" diyerek sorarsanız, cevabı şu: Vatandaş vergileriyle ödeyecek bu ilave faiz yükünü. Hal böyle olunca ses kayıtlarının faiz lobisine haksız kazanç sağlayan bir araca dönüştüğünü görüyoruz. Anlayacağınız lobi, ses kayıtlarını kullanarak vatandaşın cebinden parasını alıyor.