Bu ülkede on bir yıl önce fert başına günlük geliri 4.3 doların altında olanların sayısı 20 milyon kişiydi. 2012'de bu rakam 1 milyon 700 bine geriledi. Aynı yoksulluk sınırına göre kentlerde 2002'de yüzde 24.6 olan yoksulluk oranı, 2012'de yüzde 0.60'a geriledi. Kısaca kentlerde satın alma paritesine göre günlük 4.3 doların altında yaşayan pek kalmadı. Kırsal kesimde yoksulluk sınırı altında yaşayanların oranı ise 2002'de yüzde 38.82 düzeyindeyken 2012'de yüzde 5.88'e geriledi.
Peki dış yardım almadan yoksulluğu hızla azaltan başka bir ülke var mı?
Hemen cevaplayalım; böyle bir ülke yok. O halde Türkiye'nin başarıya kısa sürede nasıl ulaştığını açıklamaya çalışalım. Tabii önce bütçe harcamalarını ele almak gerekiyor. Bildiğiniz gibi 2002 toplam bütçe harcamaları içinde askeri harcamaların payı yüzde 8.3 düzeyindeydi. Eğitim harcamalarının bütçe içindeki payı ancak yüzde 7.5'e, sağlığın payı yüzde 2.3'e ulaşabiliyordu.
Son on bir yılda harcama bileşimi tamamen değişti. TBMM'de görüşülen 2014 bütçe tasarısından harcama rakamlarını verelim: Askeri harcamaların toplam bütçe harcamaları içindeki payı yüzde 5 düzeyinde tasarlanırken, eğitimin payı yüzde 12.7, sağlık harcamalarının payı yüzde 4.2 oluyor. Bir de bütçeden üniversitelere yapılan harcamalar ilave edildiğinde eğitim ve sağlığın toplam harcamalar içindeki payı yüzde 21'e ulaşıyor. Dolayısıyla yoksulluğun azaltılmasında bütçeden eğitim ve sağlığa ayrılan payın çoğaltılması önemli rol oynuyor. Çünkü askeri harcamalar ekonomide verimsiz harcamalar olarak tanımlanıyor. Oysa eğitim ve sağlık harcamaları emeğin verimliliğini çoğaltır. Verimli emek daha yüksek gelir elde edeceğinden yoksulluk azalır. İşte Türkiye'de son on bir yılda kamu harcama tasarımındaki bu önemli değişimin yoksulluğu hızla azalttığını söyleyebiliriz.
Gelelim sosyal yardımların yoksulluğun azalmasındaki katkısına...
Hemen belirtelim 2002 bütçesinde ödenen faizlerin toplam bütçe harcamaları içindeki payı yüzde 45.2 düzeyindeydi.
Oysa 2014 bütçe tasarısında faizlerin payı yüzde 11.9'a geriliyor. Devletin ödediği faizler bildiğiniz gibi transfer harcaması kabul ediliyor.
Dolayısıyla bütçeden ödenen faiz, devlet eliyle gelirin fakirden zengine transferi anlamına geliyor.
Ve faizlerin azalması bu defa fakirlere yapılacak transfer harcamalarına olanak sağlıyor. Hal böyle olunca 18 yaş altına ve muhtaçlara ücretsiz sağlık hizmeti, fakir ailelere yılda 500 kilogram kömür yardımı, engellilere ayda 730 lira bakım yardımı ve 65 yaş üzerindekilere 130 lira muhtaçlık aylığı veriliyor. İşte yoksulluğu azaltan sosyal yardımlar gerileyen faiz ödemelerinden karşılanıyor. Anlayacağınız dış yardım almadan, kendi kaynaklarıyla on yılda yoksulluğu hızla azaltan Türkiye'den başka bir ülke olmadı bu güne kadar.
Bu arada yoksulluğun azalmasındaki başarının Başbakan Erdoğan'ın disiplinli bütçe yönetiminde olduğunu unutmamak gerekiyor.