Amerikan Merkez Bankası tutanakları açıklandı. Buna göre varlık alımı azalacak ama ne zaman azalacak, ne kadar azalacak belli değil. Şimdi bu belirsizlikten faydalanmak için faiz lobisi gürültü çıkartıyor. "Döviz girişi durdu" diyerek, yüksek faiz istiyor. Bir buçuk puan faiz artarsa sorun kalmayacağına göre "batarız" söylemi yalan o halde. Batacak ülkeye bir buçuk puan yüksek faiz alacağım diyerek aklı başında bir yatırımcı gelmez. En güvenilir ülkenin Türkiye olduğunu parasının batmayacağını biliyor hepsi.
Peki sıcak paraya yüksek faiz verilmediği takdirde Türkiye ekonomisi dış ödeme sorunu yaşar mı? Hemen "hayır" cevabını verelim bu soruya. Çünkü Türkiye'de reel kesim şirketlerinin kısa vadeli borçları, yani önümüzdeki bir yıl içinde ödenmesi gereken borçları şu şekilde sıralanıyor: İthalat borçları 28.7 milyar dolar, yurtdışından alınan krediler 21 milyar dolar, yurtiçinden alınan döviz kredileri 19.5 milyar dolar.
Bu borçlara karşılık aynı şirketlerin yurtdışı bankalarda 20 milyar dolar döviz mevduatı, 10.8 milyar dolar ihracat alacağı, yurtiçi bankalarda da 41.4 milyar dolar döviz mevduatı var. O halde kısa vadeli döviz borçlarını karşılamada şirketlerin bir sorunu yok. Çünkü döviz borçları, iç ve dış bankalardaki döviz mevduatlarından ve ihracat alacaklarından daha az tutarda bulunuyor. Yani kredilerin bir kısmı "bir cepten diğer cebe" borç görüntüsü veriyor.
Gelelim Türk parasının dolar karşısında değer kaybına... Geçen yıl ağustosta bir dolar piyasada 1.82 liradan satılıyordu, dün 1.98 liradan satıldı. O halde Türk parasının değer kaybı yıllık yüzde 9 oluyor. Peki yıllık enflasyon ne oldu? Son açıklanan yıllıklandırılmış enflasyon yüzde 8.88. O halde Türk parası enflasyon kadar değer kaybetti diyebiliriz. Bunun anlamı şu: Şirketler bu miktar fiyat artışını zaten ürün fiyatlarına yansıttılar. Dolayısıyla şimdi vadesi gelen döviz borçlarını öderken devalüasyon farkını ceplerine daha önce koydular. Demek ki borç ödemeleri sorun olmayacak.
Peki nedir bu gürültü? Faiz lobisi kuru gürültü çıkartıp fırsattan istifade kazancını çoğaltmak istiyor. Ve diğer yükselen ülkeleri örnek gösteriyor. Oysa Türkiye örnek gösterilen yükselen ülkelerden ayrıştı. Çünkü Türkiye'nin bütçe açığı milli gelir oranı yüzde 1.5, kamu borç yükü yüzde 36 düzeyinde. Ve merkezi devletin kısa vadeli dış borcu yok. Örnek gösterilen Brezilya, Hindistan, G. Afrika, Polonya gibi ülkelerin bütçe açığı milli gelir oranları yüzde 3'ün üzerinde, borç yükleri yüzde 60'ı geçiyor. Bu ülkeler yüksek kamu açığı nedeniyle kamu finansmanı sürdüremeyebilirler. Halbuki Türkiye maliyesi her durumda sürdürülebilir. Türkiye'nin temel göstergelerinde bir bozulma yok. Hatta rekabetçi döviz kuruyla ihracat artıyor, ithalat azalıyor. Unutmadan belirtelim Türkiye'de özel jet uçağı sayısı 2001'de 15'ti, şimdi 143 oldu. Anlayacağınız faiz lobisi jetlerinin masrafını vatandaşın sırtına yüklemeye çalışıyor.