Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÜLEYMAN YAŞAR

Türkiye Batı ile niye savaştı?

Kurtuluş savaşında Türkler, batılı olmak için batıyla savaştılar diyor Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya. Ve Türkiye, batıyla son yüz elli yıllık savaşlarının neticesinde batıdan anayasa, laiklik, yargı birliği ve milli iktisat kavramlarını alıp hayata geçiriyor.
Peki niye Türkler batılı olmakta ısrar etti? Çünkü refahı artırmanın yolu sanayi devriminin ardından batılı olmaktan geçiyordu. Bilindiği gibi refah daha çok tüketmekle çoğaldığından Türkler de batıda olduğu gibi daha çok tüketmek istedi. Fakat daha çok tüketmek için paranın fiyatının batıda olduğu gibi ucuz olması gerekiyordu. Bu gerçekten hareketle, Türklerin batıyla savaşının gerekçesini "yatırım ve tüketim için ucuz para kullanmak ya da düşük faizle para bulmak" şeklinde formüle edebiliriz.
Peki Türkler, batılılaşmak için Batı'yla savaşıp ucuz paraya ulaşabildiler mi? Hayır ulaşamadılar. Çünkü araya bir işbirlikçi sınıf girdi ve bu sınıf, batıdan gelecek paranın fiyatını yapay olarak sürekli yüksek tutmaya çalıştı. Milli iktisat yanına bir de otarşik ekonomiyi koydu.
Bu işbirlikçi sınıf, batılı ilkeleri uyguluyoruz diyerek ülkeyi bu şekilde dışarıya kapatınca, doğal olarak Osmanlıcıları, liberalleri ve ademi merkeziyetçileri gericilikle suçladı.
Tabii bu uygulamanın sonucunda batılılaşma bu işbirlikçi sınıfın tekelinde kaldı. Onlar, batının ucuz parasını Türkiye'ye pahalıya satarak kendileri batılılaştı, kazandıkları çok parayla daha çok tüketip refah seviyeleri yükseldi ama iletişim kanalları kapatılan halk fakir kaldı.
İşte son dönemde yaşananlar bu işbirlikçi sınıftan kurtulmanın çabaları olarak yansıyor günlük yaşama. Türkiye daha ucuza para kullanmaya çalışıyor ama bu işbirlikçi sınıf engellemek için elinden geleni yapıyor. Kredi derecelendirme kuruluşlarını bile rüşvetle manipüle ederek Türkiye'nin notunu düşük tutturup paranın maliyetini yükseltiyorlar. Barışa karşı duruyorlar.
Böylece kamu harcamalarının verimsiz askeri harcamalara yönelmesini sağlıyorlar. Türkiye'yi ABD Senatosu'na "İran'a altın ihraç ediyor" diyerek şikâyet edip cari açığı yüksek gösterip faizleri çoğaltıyorlar. Kısacası, paranın fiyatı olan faizi yüksek tutmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Fakat bu işbirlikçi kesim sürekli sözde batıcılıktan bahsetmekte hiç tereddüt etmiyor. Oysa batılı olmak için verilen savaşın özünü, başta da dediğimiz gibi ucuz para kullanıp refahın artması oluşturuyor.
Peki batılı olmak için biz ucuz para kullanabiliyor muyuz? Hayır kullanamıyoruz.
Dün piyasalarda geçerli olan verilere göre bir mukayese yapalım. Batıda dolar üzerinden 15 yıllık konut kredisinin yıllık faizi yüzde 2.25, bizde ise 10 yıllık konut kredisinin Türk parası olarak yıllık faizi yüzde 19 oluyor. Yine 36 ay vadeli otomobil kredisi batıda dolar üzerinden yıllık faizi yüzde 2.44, Türkiye'de aynı vadede otomobil kredisinin faizi yıllık yüzde 19.
Bu iki para birimini dikkate alıp kredi faiz oranlarını karşılaştırdığımızda dolar kredisi faizleri beklenen 1.7 dolar enflasyonundan arındırılmış reel faizi yüzde 0.52 olurken, Türkiye'de beklenen 5.3 enflasyon oranından arındırılmış reel kredi faizi getirisi yüzde 13.7 oluyor. Hemen belirtelim bu reel faiz oranları arasındaki fark Türkiye'deki bir tüketicinin batılı tüketiciden 26 kat fazla reel faiz oranıyla kredi kullandığını bize gösteriyor.
Peki Türkler madem batıyla batılı olmak için savaştı, o halde bu kadar yüksek reel faizle bizim batılı gibi üretip, tüketmemiz mümkün mü? Mümkün değil. Çünkü bu kadar yüksek reel faizli kredi kullanmak hem üretimi hem de tüketimi batılı gibi yapmamızı engelliyor.
Anlayacağınız, bu ülkede batıyla aramıza giren asalak ve sözde batıcıları devre dışı bırakamadığımız takdirde batı düzeyinde refaha ulaşmak mümkün olamayacak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA