Bizde sivil toplum örgütleri memur kararlarını yargı kararlarından üstte tutar. Zira vesayetin taşıyıcı unsurları bizde sivil toplum örgütleridir.
Toplumun yanında değil de vesayetin yanında durmanın en son örneğini de 12 Eylül 2010'daki referandumda verdiler. Anayasa değişikliklerine karşı çıktılar. Asker ve yargı vesayetinin törpülenmesine bir türlü yüksek sesle evet diyemediler.
Mesela sivil toplum örgütü olarak bilinen TÜSİAD anayasa değişikliklerine destek vermedi. Hatta karşı çıktı. Oysa anayasada değiştirilen maddelerden biri de memur kararıyla işadamlarının yurtdışına çıkışını engelleyen maddenin kaldırılmasıydı. Yani TÜSİAD, "ben yargı kararı olmadan memurun emriyle yurtdışına çıkmayayım, yeter ki vesayet rejimi sürsün. Ben bu adaletsiz uygulamaya razıyım" dedi.
28 Şubat beşli çetesi
Peki niçin bizde sivil toplum kuruluşları vesayet sisteminin taşıyıcı unsuru olmayı kabul ediyor?
28 Şubat darbesinde de beşli çete olarak anılan sivil toplum örgütleri TİSK, TOBB, Türk-İş, DİSK ve TESK darbeye destek vermişlerdi. Darbeye desteğin nedeni de askeri vesayetin sürmesi isteğinden geliyordu. Çünkü Türkiye'de bir işadamı o dönemde Maliye'de işi varsa önce Ankara'da Genelkurmay'ı ziyaret eder sonra Maliye'ye giderdi.
Sivil toplumun en güçlü parçasını oluşturan iş dünyasının örgütleri bu ülkede sürekli askeri vesayeti desteklediler. Ve bu desteğin sayesinde de, kamu bütçesi 2004'e dek hep askeri harcama ağırlıklı olarak tasarlandı. Üretici bir özelliği olmayan askeri harcamaların ağırlığı nedeniyle Türkiye 1961'den bu yana her 2.5 yılda bir IMF ile stand-by anlaşması yapmak zorunda kaldı.
Böylece askerle iş dünyası aslında gizli bir ittifak yaparak birbirlerini desteklediler. Bütçe askeri harcama ağırlıklı olacak, bunun karşılığında IMF'den alınan borçlar iş dünyasına aktarılacak ve bu borçların geri ödemesini ise fakir halk yüksek dolaylı vergi yoluyla yapacaktı. Dolayısıyla tekelci zenginler askerle işbirliği yaparak kendi hukuklarını yarattılar. Bu yolla hem zenginliklerine zenginlik kattılar hem de doğrudan vergi ödemeyerek kamu hizmetlerinin finansmanını da fakirlerin üzerine yüklediler.
Nitekim TÜSİAD ve TOBB, bu sistemin bir sonucu olarak 2008'de Hükümet'e "IMF'den 35 milyar dolar alın bize verin" dedi. Yine TÜSİAD ve TOBB bu sistem sürsün diye yeni Ticaret Kanunu'nun şeffaflık getiren hükümlerine karşı kamuoyunda büyük gürültü kopardı. Hatta biraz geriye giderek 1979'da dönemin Başbakanı Ecevit'in "defter tutun" önerisine karşı gazetelerde boy boy ilanlar vererek TÜSİAD Ecevit hükümetini devirdi.
STK'lar işe yaramadı
Niye anlattık tüm bunları? Başbakan Erdoğan'a geçen hafta Viyana dönüşü uçakta gazeteciler şu soruyu soruyor: "STK'lar barış mücadelenize gereken desteği veriyor mu?" Erdoğan, "STK'lar hiçbir işe yaramadı" diyor.
Peki niye STK'lar barış sürecine destek olmuyor? Çünkü Türkiye'de STK'lar vesayetin taşıyıcı unsurları olduklarından barıştan hoşlanmıyorlar. Hatta kamu bütçesinde vesayetçi sistemin hortumlarını kestiği için Erdoğan'dan da hoşlanmıyorlar.
Eğer Erdoğan barışı sağlarsa önemsizleşen savaşla birlikte kendilerinin de ayrıcalıklarını yitireceklerini düşünüyorlar. Çünkü Türkiye'deki elitler küresel düzeyde öyle her alanda mesleklerini sürdürebilecek kapasitede insanlar değiller. Onlar, Türkiye'deki askeri vesayetin yarattığı sözde elitler. Eğer gerçek elit olsalar, Erdoğan'ın fakir sınıflara getirdiği eğitim ve sağlık hizmetlerinin karşısında durmazlar ve onu desteklerlerdi. Fakir çocuklarına tablet bilgisayar dağıtılmasına engel olmazlardı. Oysa onlar kendi çocuklarının rekabet edemeyeceklerini bildikleri için fakir çocuklarının iyi eğitim almasına karşı çıkıyor.
Kayıp 1 trilyon dolar
İşte Erdoğan'ın savaşın tasfiye edilmesiyle fakirlere daha da fırsat eşitliği sağlamasına imkân verecek olan bu devrimci süreçte elitlerin yönetimindeki sivil toplum örgütleri barışa yüksek bir sesle destek vermiyorlar.
TÜSİAD,TOBB,sendikalar hepsi ya sessiz ya da cılız sesler çıkarıyorlar. Tabii bunun bir nedeni de Erdoğan barışı sağlarsa daha da güçlenir korkusu. Oysa daha da güçlenecek olan fakir halk ve onların çocukları. Çünkü terör nedeniyle alternatif ekonomik kayıp bir trilyon doları buluyor. Eğer bu kayıp kazanca dönüşürse refah artacak.
Bu ülkede sivil toplum kuruluşları TÜSİAD, TOBB, sendikalar ve onların siyasi partisi CHP barışa destek vermiyor. Halk barış istiyor. Fakat ne var ki refahını artırmak için fırsat eşitliği isteyen halk, vesayetin taşıyıcı unsuru olan sivil toplum kuruluşlarından daha güçlü. Bu ülkeye barış onlar istemeseler de gelecek.