Kendisi de bir Fransız olan Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Christine Lagarde, sosyalist François Hollande'ın Fransa'nın yeni başkanı seçilmesinin ardından ilk açıklamasını önceki gün yaptı. Ve ekonomide sürdürülebilir büyümenin sağlanabilmesi için "istikrarın" çapa olarak alınmasını önerdi.
IMF Başkanı'na göre 2013'te zengin ülkelerin kamu borçlarının milli gelire oranı yüzde 109 olacak. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra görülen en yüksek kamu borç yükü oranı olarak tarihe geçecek bu oran. Dolayısıyla bu yüksek kamu borcu oranının azaltılması şart. Ama borçları azaltmak için önerilen kemer sıkma politikası da diğer yandan büyümeyi azaltıyor. Büyüme azalınca, borç yükü daha da artabiliyor.
Ayrıca Lagarde, zengin ülkelerin sorunlarının çözümünde Avrupa'da insanların iki farklı kampa ayrıldığını söylüyor. Ona göre, kemer sıkma taraftarları, büyük borç yükü sorununun ancak kamu harcamaları kısılarak çözülebileceğini düşünüyorlar ve kamunun harcamalarının azaltılmasını öneriyorlar.
Diğer kamp ise kemer sıkmanın büyümeyi azaltacağını, bu nedenle kamu harcamalarının çoğaltılmasını istiyorlar.
Peki IMF Başkanı ne öneriyor?
IMF Başkanı, her ülkenin kendi koşullarına uygun bir politika uygulamasını öneriyor. "Hedef büyüme hızı azalıyorsa, büyüme tercih edilmeli, mali hedeflerin tutturulmasında ısrar edilmemeli, mali tutarlılık öne çıkartılmalı" diyor. Tabii bu durumda harcamaları çoğaltıp büyümeye destek verilirken de ipin ucunu kaçırmamak şart. Çünkü bankalar sağlam değil, konut piyasası cansız. Ayrıca Güney Avrupa ülkeleri rekabet gücü kazanmak için üretimde ve emek piyasasında reform yapmalı" diye de ekliyor.
Gelelim Lagarde'nin bu öneriyi birdenbire niçin yaptığına... Aslında bu önerilerin Avrupa'da yaşanacak tartışmaya bir çözüm bulmak amacıyla yapıldığı belli. Çünkü Fransa'nın yeni Başkanı Hollande, "Ekonomide kemer sıkmanın bir çözüm olamayacağını, Fransa'nın, zenginlerden yüksek vergi alarak kamu harcamalarının artırılmasına ihtiyacı olduğunu söylüyor.
Oysa Almanya Başbakanı Angela Merkel, kamu harcamalarının çoğaltılmasına karşı çıkıyor ve 9 Aralık 2011'de üzerinde anlaşılan Avrupa mali koşullarının uygulanmasını istiyor.
Anlayacağınız, Avrupa'da çıkacak kavgayı önlemek için IMF Başkanı hemen aracı olarak devreye giriyor. Mali istikrarı bozmadan, tarafları, kendi ülke koşullarına uygun ekonomi politikası tasarlamakta serbest bırakılmasını örtülü biçimde öneriyor. Böylece iki kamp arasında çıkabilecek büyük bir kavgayı önlemeye çalışıyor.
Peki Avrupa Para Birliği'ne üye ülkeler arasında böyle farklı ekonomi politikası tasarımları olabilir mi?
Demek ki farklı siyasi görüşler ve dünyayı farklı yorumlayan anlayışlar olunca olabiliyor. Zira IMF Başkanı'nın birdenbire Para Birliği içinde her ülkenin istikrarı çapa yaparak kendi koşullarına göre ekonomi politikası tasarlamasını önermesi bu anlama geliyor.