Fransa ve Yunanistan'ın seçim sonuçları yatırımcılarda kuşkulu bir beklenti yarattı. Avrupa seçimlerinin ardından bu yılın son önemli seçimi ABD'de yapılacak. Sonbaharda, 6 Kasım'da ABD başkanlık seçimi var. Seçimler yaklaştıkça, Amerika'da ekonomi tartışması yoğunlaşıyor. Başkan Barack Obama haklı olarak seçim propagandasını ekonomideki başarısı üzerine kuruyor. Zira Obama, Cumhuriyetçi Başkan Bush'dan bir ekonomik kriz devralmıştı ve bu krizden ekonomiyi çökertmeden çıkardı.
Pek çok kişi 2008'de derinleşen krizin, 1929 büyük bunalımının bir benzeri olacağını ve işsizlik oranının yüzde 25'i bulabileceğini ileri sürüyordu. Ama bu defa işsizlik oranı yüzde 10'u geçmedi. Hafta sonu açıklanan verilere göre nisan ayında 115 bin yeni istihdam sağlandı. Böylece işsizlik oranı yüzde 8.2'den yüzde 8.1'e geriledi.
Fakat bir sorun var. İşgücüne katılma oranı son 30 yılın en düşük düzeyinde seyrediyor. Oysa bir ekonomide işsiz kalma süresi 27 haftayı aşırıyorsa buna uzun süreli işsizlik adı veriliyor. Şimdi ABD'de uzun süreli işsizlik endişesi ortaya çıkmış bulunuyor.
Gelelim büyüme oranına... Bu yılın ilk dört ayında Amerikan ekonomisinde büyüme yıllık yüzde 2.2 oranında gerçekleşti. Yine Amerikan Merkez Bankası, bu yıl sonunda büyüme oranını yüzde 2.4 -2.9 arasında, işsizliği ise yüzde 7.8-8.0 arasında bekliyor. Amerikan ekonomisinin 2009'un ortasından beri büyüdüğü düşünülürse, bu bir iyiye gidiş olarak yorumlanmalı.
Gelelim Amerikan ekonomisinin sorunlarına... Eski Başkan Bush'un getirdiği vergi indirimlerinin süresi bu yıl sonunda doluyor. Bu indirimlerin süresi uzatılmadığı takdirde, ilave vergi yükü gelecek. İşte bu nedenle iş dünyası tedirgin. İşadamları yatırım yapmaktan kaçınıyorlar, vergi indirimleriyle ilgili alınacak bir uzatma kararını bekliyorlar.
Türk Kültür Merkezi tarafından hafta sonu New York'ta başarılı bir sunumla gerçekleştirilen Türkçe Olimpiyatları sırasında JP Morgan Chase&Co.nun yatırım ofisi başkan yardımcısı Mehmet Özhabeş'le karşılaştık. Konuşmamızda, Amerikan ekonomisinin beklentilerin üzerinde olumlu geliştiğini aktardı. Ama riskleri de belirtti. Dikkat çektiği riskler şunlar.
ABD'de 110 milyon aile var. Ailelerin 70 milyonu konut sahibi ve 4 milyonu krizde konutlarını kaybetti. Konutlarını kaybeden 4 milyon aileye yeni 4 milyon ailenin ilave olması bekleniyor. Yani 4 milyon ailenin daha borçlarını ödeyemediği için konutlarını kaybetmesi bekleniyor. Tabii bu bir risk. Aynı şekilde enerji fiyatlarının yükselmesi de Amerikan ekonomisi için ikinci bir risk çünkü imalat sanayi maliyetlerini çoğaltıyor.
Peki JP Morgan Chase&Co.'nun yatırım ofisi Başkan Yardımcısı Özhabeş Türkiye hakkında ne düşünüyor?
Her şeyden önce S&P'nin not görünümünü durağana çevirmesine o da itiraz ediyor ve bunun haksızlık olduğunu belirtiyor. Türkiye'nin pek çok ülkeden daha iyi durumda olduğunu ileri sürüyor.
Türkçe Olimpiyatları'nda karşılaştığımız NATIXIS yatırım bankası sabit getirili işlemler başkanı Abdullah Karataş da aynı görüşte. O da, Türkiye'ye yapılan not görünümü değiştirmesinin haksızlık olduğunu, bu haksızlığın ardında "başka ülke senetlerine talep yaratma oyunu olduğunu" ileri sürüyor.
Ayrıca bu notçuların ağırlanmaya meraklı olduklarını, Türkiye'nin notçuları Bodrum ve Antalya gibi turizm merkezlerinde ağırlayarak biraz PİAR yapması gerektiğini tavsiye ediyor. Kısacası, ABD'de çalışan, Türkiye'ye dışarıdan dünyayla kıyaslamalı olarak bakan ekonomistler de Türkiye ekonomisinin göreli olarak pek çok ülkeden daha iyi olduğunu düşünüyorlar ve yapılan haksızlığa itiraz ediyorlar.