Kısaca Dünya Bankası (DB) olarak anılan Uluslararası Kalkınma ve İmar Bankası 1944'te IMF ile birlikte kuruldu. DB'nin misyonu "fakirliği azaltmak" olarak biliniyor. Bu amaçla özel sektörden borçlanıp fakir ülkelerin kalkınmaları için düşük faizli kredi, faizsiz kredi ve hibe olarak finansman sağlıyor.
Fakir ülkelere yardım yanında, kırılgan devletlere, orta gelirli ülkelere yardım ediyor. Ayrıca küresel kamu olarak bilinen çevrenin korunması, küresel ısınma, göçler, bulaşıcı hastalıklar türünden konulara da el atıyor. Arap dünyasına yardım ediyor ve ülkelere beceri kazandırma, eğitim yardımları yapıyor.
Türkiye de bu yardımlardan yararlanıyor. 2008-2010 arasında 200 bin kişiye beceri kazandırma eğitimi verildi. Tabii Türkiye sadece bununla kalmıyor diğer alanlarda da proje desteği alıyor.
DB'nin üye ülke sayısı 187 ve bilançosunda toplam varlıkları 2011 sonunda 335.2 milyar doları buluyor. Aynı bilançoya göre verdiği ödünçler 130.1 milyar dolar, borçları 150.6 milyar dolara ulaşıyor.
Eski yöneticilerinden Jessica Einhorn, DB'nin geçmişte orta gelirli ülkelerin resmi yardımlar için bağımlı bir kuruluş olduğunu ama son dönemde ölmekte olduğunu ileri sürüyor. Tabii bu görüşe başta şimdiki Başkan Robert B. Zoellick karşı çıkıyor. Foreign Affairs'e yazdığı makalede, dünyanın DB'ye ihtiyacı olduğunu ileri sürüyor.
Peki DB niye ölmekte olan bir kuruluş? İşte bu soruya, geçtiğimiz günlerde Yeni Delhi'de toplanan BRICS ülkeleri, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika devlet başkanları şöyle cevap veriyor:
"2008 krizinin ardından IMF ve DB iyi bir sınav vermedi. Avrupa ve ABD tarafından yönetilen Washington merkezli bu kuruluşların küresel ekonomideki yetersiz girişimleri krizi derinleştirdi. Bu nedenle artık gelişmekte olan ülkelerin bu küresel kuruluşların yönetimine ağırlıklarını koymaları gerekiyor. Aksi takdirde fonksiyonel olmaları mümkün değil." Hatta Brezilya Devlet Başkanı Dilma Roussef, krizin gelişmiş ülkelerde başladığını, ardından parasal tsunaminin, kur savaşlarının ve yeni korumacılık tedbirlerinin krizin çözümünü engellediğini söylüyor.
Tekrar DB'ye dönersek... BRICS ülkeleri, küresel kuruluşlar hakkında aralarında konuşurlarken yeni seçilecek DB başkanı için ortak bir aday gösteremediler. ABD Başkanı Obama'nın aday gösterdiği Dartmouth Kolej'den Dünya Sağlık Örgütü eski HIV/AIDS programı başkanı Jim Yong Kim'in karşısına iki aday çıktı. Nijerya Maliye Bakanı Ngozi Okonjo-Iweala ve Colombiya eski Maliye Bakanı Jose Antonio Ocampo. Bu iki aday da daha önce DB'de çalıştı. Hatta DB'nin 39 eski yöneticisi Iweala'nın işi iyi bildiğini söyleyerek adaylığını desteklediklerini açıkladılar.
Geçen hafta Ocambo bir açıklama yaparak Iweala lehine adaylıktan çekilebileceğini açıkladı. Ocambo, "Obama'nın adayı Kim iyi bir tıp doktoru olabilir ama biz ülkelerin kalkınmasından konuşuyoruz, onun bu konuda hiçbir tecrübesi yok" diyor. Haklı, çünkü ABD'nin son iki dönemde seçtirdiği adaylar Paul Wolfowitz ve Robert Zoellick pek bir başarı sağlayamadılar.
O halde işi bilen, sorunları yaşayan gelişmekte olan ülke uzmanlarının DB başkanı olmasında fayda var. Ama öyle görülüyor ki seçilmeleri zor. Çünkü Kanada ve Japonya da ABD ve Avrupa'ya omuz verip Kim'i destekliyorlar.
Bu haliyle DB kendisiyle ilgili "ölmekte olan kuruluş" tespitini doğrulayacak gibi gözüküyor. Çünkü gelişmekte olan ülkeler artık dünya üretiminin yarısından fazlasını yapmaya başladı. 2030'da üçte ikisini yapacaklar.
Dünya üretiminin gelişmekte olan ülkeler lehine gelişmesine rağmen, zenginlerin, sanki hiçbir şey değişmemiş gibi, küresel kurumların yönetimine onları almaması, dünya ekonomisinin ilerlemesi önüne konulan bir engele benziyor.
Anlayacağınız zenginlerin bu tutumu yeni dünya düzeninde bir çatışma yaratıyor. Bizim yaşadığımız Anadolu sermayesi-statükocu İstanbul sermayesi çatışmasının bir benzeri, dünya çapında eski zengin ülkeler-yeni zenginleşen ülkeler çatışması olarak yaşanmaya başlıyor.