Dün Brüksel'de Bursa Osmangazi Belediyesi konuşmacılarıyla ve konularıyla dikkat çeken bir panel düzenledi. Konuşmacılardan biri de İrlandalı Avrupa Parlamentosu üyesi Arlene McCarthy'di. Kıbrıs konusunun AB ülkeleri tarafından Türkiye'ye karşı koz olarak kullanıldığını ileri süren McCarthy, Kıbrıs'ın aslında çözülmeyecek bir sorun olmadığını söyledi. "Kosova ve Kuzey İrlanda sorununu nasıl Bill Clinton çözdüyse, Kıbrıs da aynı şekilde çözülebilir" dedi.
Ayrıca McCarthy, ekonomik olarak Avrupa'nın Türkiye'ye muhtaç olduğunu, eğer Almanya 2009'da yüzde 3 büyüdüyse bunu Türkiye'nin yüzde 8 büyümesine borçlu olduğunu da belirtti. Türkiye ile olan dış ticaretinin Almanya'nın büyümesini sağladığını ileri sürdü. Kıbrıs konusundaki bir soru üzerine de "Güney Kıbrıs'ın AB'ye alınması için İngiltere parlamentosundaki Rum asıllı milletvekilleri baskı yaptı. Zira Kıbrıs'ta garantör olan İngiltere onaylamasaydı, G.Kıbrıs, AB'ye tam üye olamayacaktı. Annan Planı'nın söz verilmesine rağmen Rum kesimince onaylanmamasının ardından İngiliz milletvekilleri, Kıbrıs'ın AB'ye alınmasına garantör olarak izin vermekle hata yaptıklarını anladılar" cevabını verdi.
Panelde konuşmacı olan, merkezi Brüksel'deki Avrupa Politika Merkezi'nin uzmanlarından Amanda Paul ise Kıbrıs konusunda AB'nin verdiği sözleri tutmamasının da önemli rol oynadığına dikkat çekti ve sorunun kısa sürede çözülmesini önerdi.
Panelde açılış konuşmasını yapan Devlet Bakanı Egemen Bağış, Romanlar Avrupa'da trenlere bindirilip kovalanırken Türkiye'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Roman günü yapıp onlara kucak açtığını belirtti. Ayrıca Türkiye'nin pek çok reformu gerçekleştirdiğini, Atatürk'ten sonra ilk defa cemevine giden Başbakan'ın Erdoğan olduğunu söyledi.
Panelin en ilginç değerlendirmesi ise Iraklı bir bağımsız gazeteciden geldi. Türkiye'nin Avrupa'dan daha demokrat ve bölge halkına saygılı bir ülke olduğunu belirten gazeteci, Irak'ı işgal eden "ABD'ye destek verilip verilmemesi konusunu halkına soran dünyada tek ülkenin Türkiye olduğuna" dikkat çekti.
Gelelim Osmangazi Belediyesi'nin Brüksel çıkarmasına... Osmangazi, Bursa'nın en büyük belediyesi. Bursa'nın AB'ye ihracatı 11 milyar doları buluyor. Avrupa'nın otomobil üretim merkezi olan Bursa'da 497 tane yabancı sermayeli şirket faaliyet gösteriyor.
Osmangazi Belediyesi AB'ye uyum için yoğun bir çalışma sürdürüyor. Belediye, AB yardımlarıyla özürlüler sağlık ve bakım evi açmış. Pek çok özürlü çocuğa sağlık, eğitim ve bakım hizmeti veriyor. Ayrıca yine AB yardımıyla sokak köpek ve kedilerine 100 dönümlük büyük bir alanda bakım evi kurup onları eziyetten korumaya başlamış. Böylece hem insan sağlığına hem hayvan sağlığına çözüm getiriyor. Türkiye'de bütün belediyeler sadece bu iki konuda AB desteğine başvurup kaynak alıp hizmet verseler çok önemli iki sorunu çözerler aslında.
"Peki Osmangazi Belediyesi Brüksel'e gitmiş de ne olmus?" diye sorabilirsiniz. Ama öyle değil. Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecinde ilk defa yerel yönetimler devreye giriyor. Böylece merkezi otoritenin çözemediği pek çok sorun belki de bu yolla çözülecek. Çünkü AB müktesebatını uygulayacak olanlar yerel yönetimler. Onlar doğrudan temas kurarsa pek çok Ankara bürokratı ve AB'ye karşı çıkan statükocu işadamları aradan çıkacağı için müktesebat uyumu kısa sürede sağlanır. Anlayacağınız, bundan sonra AB ile doğrudan temasa geçerek, yerel yönetimler demokrasiyi Türkiye'de güçlendirecek.