Türkiye'de henüz özelleştirmeler tamamlanmadı, işin sadece üçte birlik kısmı yapılabildi. Bu nedenle "özelleştirme yapıldı bitti" yaklaşımından kurtulmak gerekiyor. Çünkü daha önümüzde gidilecek çok yol var.
Peki özelleştirme niye yapılmalı?
Nasıl piyasaların "dışsallıklar, rekabetten sapma, asimetrik bilgi" gibi yetersizlikleri varsa, devlet işletmeciliğinin de "politik müdahale, adam kayırma, yolsuzluk, verimsizlik" gibi yetersizlikleri var. Hatta devlet, işletmeci olduğunda, vatandaşların girişim özgürlüğünü de engeller.
Vatandaşına rakip çıkarak onu zarara uğratabilir. İşte bu nedenle devlet, ticaret ve üretimde faaliyetini azaltıp, asıl ilgi alanı olan eğitim, sağlık, adalet, güvenlik ve altyapıya odaklanmalıdır.
Gelelim 2011'de özelleştirme uygulamalarında nelerin yapılabileceğine... Seçim yıllarında özelleştirme yapmak siyasi iktidarlar açısından zorlaşır.
Yerel politikacılar kendi bölgelerindeki fabrika ve tesislerin özelleştirilmesini istemezler. Çünkü özelleştirme sürecinde çıkacak sorunlar, muhalefeti güçlendirir. İşte bu nedenle 2011'in ilk yarısında özelleştirme uygulaması beklemek pek gerçekçi olmaz. Ancak bu yıl, geçen yıllarda gerçekleştirilmiş olan özelleştirmelerin bürokratik işlemleri ve devirleri yapılabilir.
Halen Özelleştirme İdaresi'nin portföyünde ihalesi yapılıp devir edilmeyi bekleyen 13.6 milyar dolar tutarında özelleştirme işlemi bulunuyor. Bunlardan belki 9 milyar dolarlık kısmı 2011'de tahsil edilebilir.
Böylece Orta Vadeli Plan'da tahmin edilen 13.5 milyar liralık özelleştirme gelir hedefi yakalanmış olur.
Seçimler yapıldıktan sonra özelleştirmeyle ilgili 2011'in ikinci yarısında neler yapılabilir peki? Şans oyunları, elektrik üretim tesisleri, otoyol ve köprüler, THY, İzmir ve Derince Limanı özelleştirmeleri devreye sokulabilir. Ardından 2012 ve 2013'te de devlet bankalarının halka arzı, Telekom'un kamu hissesi, DHMİ, madencilik sektörlerinin özelleştirilmesi uygulamalarına başlanır. Böylece 2014'e kadar merkezi otoritenin kontrolündeki tesisler özelleştirilmiş olur.
Hemen aklınıza, "peki bu kadar özelleştirme için kaynak nereden gelecek?" sorusu gelebilir. Çin'e 2010'da 105.7 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye girişi oldu.
Eğer seçimlerin ardından yeni bir anayasa yapılıp yatırımcıya hukuki garantiler verilirse Çin'e giden bize de niye gelmesin?
Türkiye'nin de elinde tarımdan imalata, madenden hizmetlere özelleştirilecek daha pek çok tesisi var. Miktar olarak Çin kadar olmasa da, Türkiye kendisine yeterli miktarda doğrudan yabancı sermaye girişi sağlayabilir.
Yeter ki özelleştirme yapmak isteyin.