Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği 'TÜSİAD', anayasa referandumunda oy tercihini açıklamayacağını belirtti. Yani geçmişte her konuda görüşünü açıklayan TÜSİAD, Türkiye'yi önemli ölçüde sivilleştirecek ve demokratikleştirecek anayasa değişikliği karşısında "ben siyasete girmem" bahanesiyle sus pus oldu.
Oysa aynı TÜ- SİAD, "IMF'den 35 milyar dolar alın, bize verin" diyerek, AK Parti Hükümeti'ne bu isteğini çok rahat söylemişti; ve siyasetçiye baskı yapmaktan da hiç çekinmemişti. Merkez Bankası'na yapılacak başkan atamasında da Hükümet'in adaylarını basında büyük gürültü çıkararak karalamıştı. Böylece Hükümet'in adaylarının atamasını Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'den döndürmüştü ve kendi istediği kişinin başkan olmasını sağlamıştı.
Gene aynı TÜSİAD, geçmişte dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, TÜSİAD üyelerine "defter tutun" dedi diye, gazetelere tam sayfa ilanlar verip Ecevit'i iktidardan uzaklaştırmıştı. Daha sonraki yıllarda da başbakan Turgut Özal'ı yıpratmak için, o zaman bir akademisyen olan Tansu Çiller'e ısmarlama borç raporu hazırlatıp, Türkiye'nin borç yükü düşük olduğu halde, borçlarının çok fazla olduğu propagandasını yapmıştı.
Anlayacağınız TÜSİAD, her dönem siyasete karıştı ve kendi üyelerinin çıkarı için hükümetleri köşeye sıkıştırdı. Ama şimdi, siyaset üstü bir sivil toplum örgütü havasına giriyor ve demokratikleşme konusunda görüş bildirmeyi bir "siyasi faaliyet" olarak tanımlıyor. "Ben siyasi konulara girmem" diyerek referandumla ilgili tutumunu açıklamıyor. Herhalde bu açıklamasına kendisinden başka kimse inanmıyor. Çünkü TÜSİAD şimdi düpedüz demokratik anayasaya karşı duruyor.
Peki TÜSİAD niye demokratik anayasaya karşı çıkıyor? Bizce bunun cevabı basit. AK Parti Hükümeti IMF'den 35 milyar doları alıp, onlara vermedi. Eğer verseydi sorun çıkmayacaktı. TÜSİAD'ın statükocu işadamları 35 milyar doları alacaklar ve geçmişte olduğu gibi borçlarını halkın sırtına yükleyeceklerdi. Biliyorsunuz, vatandaş 2001 krizi öncesinde bankaların içini boşaltanların borçlarını ödüyor hâlâ.
Hatırlanacaktır, bazı statükocu işadamları Amerika'da çıkan krizi sanki Türkiye de çıkmış gibi gösterip medyada büyük gürültü kopardı. "Eğer IMF'den para almazsanız biz batarız. Türkiye de batar" dediler. Önce şaşıran Hükümet, kısa bir süre sonra bunun bir oyun olduğunu görüp onların isteklerini yerine getirmedi. Nitekim statükocu işadamları batmadı ve borçlarını paşa paşa ödedi. Türkiye ekonomisi TÜSİAD'ın ileri sürdüğünün aksine IMF'siz daha güçlü hale geldi. Aksi takdirde Türkiye'yi IMF hastanesine yatırıp iyice güçsüz hale getirip hasta ekonomi damgası vuracaklardı.
İşte TÜSİAD, IMF'siz ve askeri vesayetsiz bir Türkiye istemediği için bugün demokratik anayasaya karşı. Çünkü IMF anlaşması yapılsaydı bütçe vesayetini, yani kimin kamudan ne kadar para alacağını kontrol edeceklerdi. Böylece seçilmiş hükümetler bütçe ve maliye politikası tasarlayamayacaktı. Statükocu işadamları da bütçe rantlarını kendi istekleri doğrultusunda artıracaktı. Kısacası, bütçe vesayetini IMF sağlarken, siyasi vesayeti de asker aracılığıyla yürütecekler ve kendilerine haksız paralar kazandıran statükoyu sürdüreceklerdi.
Nitekim son dönemde TÜSİAD statükoyu devam ettirmek için hamle üstüne hamle yaptı. Bir yanda derneğin Yüksek İstişare Kurulu Başkanı, "terör arttı" gerekçesiyle Anayasa referandumunun ertelenmesini isterken, diğer yanda da TÜSİAD Başkanı, askeri personel atamalarında yetkisini kullanan hükümeti eleştirerek, askeri vesayeti açıkça savundu. Yüksek Askeri Şûra'da var olan durumdan demokrasinin zarar gördüğünü bile ileri sürebildi. Anlayacağınız TÜSİAD, bu ülkede vesayetçi sistemin bitiyor olmasını içine sindiremiyor ve bu nedenle de demokratik anayasaya "evet" diyemiyor.