AK Parti'yi iktidardan indirmek için darbeler planlandı, olmadı. Ekonomik kriz çıkarılmak istendi, olmadı. IMF vesayetiyle bütçe kontrol edilmek istendi, o da olmadı. Hükümet bir kısım iş dünyasının IMF tuzağına düşmedi. Bu defa yargı kararlarıyla ve güvenlik sorunu yaratılarak AK Parti Hükümeti zora sokulmak isteniyor.
Türkiye'de bugün yaşananlar daha önce Turgut Özal döneminde de yaşandı. Özal, askeri vesayeti kaldırmak için, askeriyenin 2012 yılına kadar belirlenen atama planını bozunca birdenbire garip bir ittifak ortaya çıktı. O güne kadar ortak paydası olmayan Süleyman Demirel, Erdal İnönü ve Mümtaz Sosyal bir araya gelerek yargı yoluyla Turgut Özal'ı yıpratmaya başladılar. Özal'ın her ekonomik icraatlarını yargıda iptal ettirdiler. Yargı kararlarıyla ekonomik atılımlar yavaşlatıldı. Hantal ve verimsiz devlet yapısı, yargı, sayesinde sürdürülmeye çalışıldı. Ayrıca, PKK eylemleri, arttırılarak silah harcamaları çoğaltılıp kamu mali dengelerinin bozulması öngörüldü.
Tabii ekonomik anlamda hantal devletle birlikte, 90'lı yıllarda askeri vesayet devam etti. 28 Şubat darbesiyle statükocular sistemi sürdüreceklerini zannettiler. Ama olmadı bir türlü küçülemeyen ve ticaretten uzaklaşmayan devlet krizlere neden oldu. Demirel ve İnönü'nün başlattığı ahbap- çavuş kapitalizmi en son 2001 kriziyle noktalandı. 2001 krizi sonrası devlet ekonomisi yeniden yapılandırıldı. Özelleştirmelere ağırlık verildi. Kamu maliyesi düzeltildi. Statükocu iş adamlarının rant kapıları kapatıldı. Bankacılığın, halkın mevduatını çalan bir sistem olmadığı kabul edildi. Yeterli sermayesi olmayanların tasfiyesi sağlandı.
Peki şimdi ne oluyor? Turgut Özal'a yapılanlar aynen Tayyip Erdoğan'a yapılıyor. Türkiye'nin ekonomik göstergeleri İtalya ve İngiltere'den daha iyi durumda olmasına rağmen, kredi derecelendirme kuruluşları borç yükü yüzde 80 olan İsrail'e A notu vererek 'yatırım yapılır' ülke diyebiliyorlar. Borç yükü yüzde 45 olan Türkiye'ye ise BB+ vererek, 'yatırım yapılmaz ülke' diyorlar.
Hukuk çelmelerine gelince.... Yargıda bazıları Anayasa'nın demokratikleşmesine karşı çıkabiliyor. PKK demokratik anayasaya karşı çıkıp karakolları basıyor. Dün Taraf'ta Ahmet Altan da yazıyor. "Devletle AK Parti yargı zemininde kapıştığı sırada, kanlı baskınla PKK devreye giriyor. Kim kimle müttefik, kimle düşman, kim kimle ne zaman işbirliği yapacak belli değil" diyor. Bugün Erdoğan'a karşı kurulan ittifak, aynı Turgut Özal'a karşı kurulan ittifak gibi.
Anlayacağınız, bu toprakları küresel ölçülere yaklaştıran, bölge ve dünya liderliğine yükselten bir siyasetçi ortaya çıktığında, içerden ve dışardan hemen bir saldırı başlıyor. Amaç her daim aynı. Statükoyu içerde ve dışarıda devam ettirmek, kendi iktidarları sürsün diye bu topraklardaki insanların refah içinde yaşamasını engellemek.