26 Ağustos Salı günü, saat 12'yi 5 geçe, Sabah gazetesi önündeki yaya geçidinde ölmeme ramak kaldı.. Hayatta isem, şansımdan değil, bu kentte trafik ışıklarına inanmamak gerektiğini artık iyi bilmemdendir.
Gazetede işimi bitirdim. Barbaros Bulvarı'nın karşısındaki arabama gitmek için yaya geçidine geldim.
Bir daha anlatayım.. Akan trafiğe yeşil yanarken, biz yayaların ışığı kırmızıdır. Sonra trafiğin ışığı sarıya döner. Bu kırmızının habercisidir. "Yavaşla" anlamına gelir dünyada.. Ki durman kolay olsun, içerdekileri sarsmasın.. Ama bizde sarı tam tersine algılanır.. "Aman kırmızı geliyor. Gaza bas da geç ki, bekleme.." Trafiğe sarı yanarken, biz yayaların ışığı kırmızıdır hala.. Trafik ışığı sarıdan kırmızıya dönünce yaya ışığı ayni anda yeşil olmaz. Yayanın hayatını sağlama almak için, onu biraz daha bekletir ışık. Yani trafiğe de kırmızı yanınca, bizim kırmızı biraz daha devam eder ki, kaza olmasın. Yayaya yeşil ondan sonra yanar.
Şimdi bize yeşil yandığı anda çoktan durmuş olması gereken trafikte bir araba, 34 EHB 13 büyük bir hızla geçide girdi ve bastı gitti. Yeşile kanıp yaya geçidine giren insanlar sağa sola kaçışırken..
34 EHB 13, bir İstanbul Belediyesi Otobüsü'ydü iyi mi?.
Hem de bir kamu otobüsü, hem de Sabah gazetesinin önünde, yayaların arasına dalıyor, kendisine kırmızı yanarken..
Pervasızlığa bakar mısınız?. Umursamazlığa..
Adam devleti de, yasalarını da tanımıyor ve tanımadığını bu ülkenin en büyük gazetelerinden birinin kapısının önünde gösteriyor..
Şimdi İstanbul Ana Kent Belediye Başkanı Kadir Topbaş'tan ibreti alem bir ceza haberi bekliyorum.. Tüm Belediye ve onlara paralel çalışan halk otobüslerine örnek olacak..
Hem de, hemen!..