Türkiye Güzelini salı günü seçeceğiz.. Bizans uzmanı Radi Dikici üstad, bu vesile ile, tarihin en önemli güzellik seçimlerinden birini nakletmeye başlamıştı geçen hafta. Finalistleri seçen tek jüri Ana kraliçeydi. Aralarından en güzelini ise bizzat imparator seçecek, kazanan Bizans İmparatoriçesi olacaktı. Gerçek öykümüz bu hafta bitiyor.
***
İmparatoriçe, "Şimdi giyinebilirsiniz hanımlar," dedi ve sol taraftaki kızlara dönerek ekledi, "Sizleri hizmetkârlar sarayın kapısına kadar götürecek ve ailelerinize teslim edecek. Hepinize geldiğiniz için teşekkür ederim." Hayal kırıklığına uğrayan kızlar çıkınca, aralarında Theodora'nın bulunduğu yirmi kıza dönerek,
"Sizler sarayda kalarak imparatora takdim edileceksiniz.
Hazırlanmanız için bir hafta süre var. Görevliler size ne yapmanız gerektiğini gösterecek," dedi.
Önce hepsini hamama götürüp güzelce yıkadılar. Daha sonra kızlar sade birer elbise giyip yemeklerini yedikten sonra yattılar. Ertesi gün terziler yirmi ayrı renkte kumaşla gelip her birinin ölçüsünü aldılar. Theodora ise çok sevdiği koyu gül kurusu renkli kumaşı seçti. Ona çok yakışacağını bilmekteydi.
İki gün sonra elbiseler dikilmiş ve her elbiseye uygun aksesuarlar da hazırlanmıştı. Ayakkabı giymeyeceklerdi. Çünkü ayakkabı ayak güzelliğini kapatacağı için, imparator istememişti. Üçüncü gün elbiseleri denediler. Çok şık olmuşlardı.
Dördüncü gün imparatoriçe tekrar geldi.
"Hanımlar, yarın imparatorluk sarayının küçük salonunda imparatorun huzuruna çıkacaksınız. Önce tek tek gelip imparatoru eğilerek selamlayacaksınız. Daha sonra toplu olarak huzura girip imparatorun önünden geçeceksiniz. Bu turlamayı imparator, elindeki altın elmayı birinizin avucuna koyana kadar devam ettireceksiniz. Altın elma elinde olan kalacak, diğerleri üzerlerindeki kıyafetler dahil her şeylerini alarak ailelerinin yanına dönecek."
El çırptı. "Şimdi bir prova yapalım. Ben imparatormuş gibi bu sandalyeye oturacağım. Sizler benim dediklerimi yapacaksınız."
Birkaç saat süren provadan sonra ikna olmuştu. "Şimdi kaldığınız yere dönün. İyice dinlenin. Çünkü birinizin başına devlet kuşu konacak."
Theodora hatırlıyordu. Bütün kızlar gibi o da o geceyi gün ışıyana kadar uykusuz geçirmişti. Ancak uykuya dalmasından sonra sanki bir dakika geçmişti ki, "Hanımlar kalkın bakalım," diye sesi duyduğunda en az üç saat geçmiş olmalıydı. Çünkü güneş ışınları pencereden içeri giriyordu.
Kalktı, hemen yüzünü yıkadıktan sonra hep birlikte kahvaltıya oturdular. Ondan sonra saatlerce süren hazırlık başlamıştı. Çok hafif bir öğle yemeği yedikten sonra her bir kızla bir görevli ilgilenmişti. Berberler saçlarını yapmak için koşuşturuyordu. Saat öğleden sonra üçe doğru hepsi hazırdı. Theodora etrafına bakınca, bütün genç kızlar öylesine güzeldi ki...
Theodora dördüncü sırada içeri girince imparator Theofilos'un biraz yüksekçe bir yere konmuş olan bir koltuğa oturduğunu gördü. Kapıdan yavaşça adeta süzülür gibi yürüyerek içeri girdi. İmparatorun üstünde sade bir kıyafet vardı. Yanındaki küçük masada altın bir sürahi ve kupa duruyordu. Avucunda tuttuğu bir şey vardı. Theodora onun altın elma olduğunu tahmin etti. Bir an imparatorun yüzüne baktı ama hemen gözlerini indirdi. Heyecanlanmıştı. Dizlerini kırdı ve başını eğerek imparatoru selamladı. Biraz ileride duran üç kızın yanına gitti.
İmparator, Theodora içeri girince ona dikkatle baktı. Sanki onda bir farklılık vardı. Uzun boylu, kumral saçlı, oval yüzlü, harika dudakları ve burnu olan eşsiz bir güzellik görmüştü. Hele ela yeşil gözlerini bir an kaldırıp ona baktığında, oradaki derinliği algılamış ve bu içini ısıtmıştı. Ama diğerlerini de görmeliydi ve belki daha çekici bir başka güzel olabilirdi.
Yirmi güzelin içeri girişi tamamlanınca Theofilos yalnız ikisini çok çekici bulmuş ve kararsız kalmıştı. Güzeller sırayla önünden geçmeye başlayınca bütün dikkatini bu iki güzele vermişti.
İkinci turları başlamıştı ki ayağa kalktı. Kararını verdiği belliydi. Tam önünden geçerken altın elmayı Theodora'nın avucunu açarak içine koydu.
Theodora bir an şaşırdığını hatırlıyordu.
830 yılının epey sıcak mayıs ayının 12. perşembe günü artık o imparatoriçe adayıydı. 5 Haziran 830 Pazar günü Ayasofya'da taç giyerek imparatoriçe olacak, kocası öldükten sonra ise oğlunun naibi olarak Bizans İmparatorluğu'nu on üç yıl süreyle yönetecekti. (Radi Dikici, Bizans İmparatorluğu Tarihi, s. 237 ve İmparator I.Basil)