İlk 45 dakika sona ermiş. Bir dakika uzatma var, o oynanıyor. Galatasaray 1-0 mağlup. Muslera topu kapmış, hızla topu oyuna sokmak ve forvetlerine atmak için koşarken, Mancini kenardan iki eli işaret yapıyor.. "Dur. Yavaşlat.. Bekle.."
Anlam açık.. "Aman devre 1-0 bitsin.. Devre böyle bitsin, razıyım.." Muslera son saniyeleri geçirdi. Takım yavaşlattı, devre öyle bitti.
Galatasaray gibi bir takımın hocası, hem de 3 puana fena halde ihtiyaç duyduğu bir maçta, 1-0 mağlupken niye vakit geçirmek isterdi, peki?..
"Aman devre 1-0 bitsin. Bir kaza golü daha yemeyelim. Ben aradaki 15 dakikada neler yapmamız gerektiğini anlatacağım.."
Akıllı bir hareket değil mi?. Ben de aynen böyle dedim maçı birlikte izlediğim arkadaşlara..
İkinci yarıya Galatasaray ayni 10 kişi ile başladı.. Demek bir oyuncu değişikliğine gerek görmeden, taktik değişikliği ile oyunu kurmuş, 15 dakika boyu da bunu anlatmıştı..
Aaa.. Dakika 48.. Yani üç dakika sonra tabela kalktı. Genç Berk oyundan alındı, Yekta sahaya girdi, elinde kâğıtla..
Peki ne oldu devre arası?. Ne oldu 15 dakika anlattıkların?.
Maçın sonunda bir gazeteci bu garip "Üçüncü dakika değişikliğinin sebebi neydi" diye sordu.. Öyle ya.. Biz Türk medyası aptallardık ya.. Anlamıyorduk ya.. Soruyorduk işte..
Mancini gene güldü soruyu sorana.. Gene güldü tüm Türk medyasına.. Soruya tek kelime yanıt vermeden dalgasını geçti gazetecilerle bir kere daha..
Maraton'da Tümer Metin ısrarla bu sorunun ve verilmeyen yanıtının altını çizerken Şansal Kardeşim inatla, ısrarla Mancini'yi savundu. Onun kibarlığını(!) insanlığını(!), Büyük Hocalığını(!) anlatmaya devam etti. Tümer'i susturdu.