Kanyon'un arka kapısında arabamdan inerken suratıma çarpan buz gibi hava tokat gibiydi. Hızla içeri koşmak isterken, yedi, sekiz yaşlarında iki çocuk kesti yolumu.. Birisi "Mendil alır mısınız" dedi kısık bir sesle, elindeki minik paketi uzatarak..
"Teşekkür ederim" dedim. Küçük ısrarlı gibiydi. Yanındaki uyardı..
"Rahatsız etme.."
Havanın soğuğundan fazla dondum kaldım..
O kibar, o şirin çocukları, o buz gibi havada bırakıp içeri, sıcağa girerken içim nasıl sızlıyordu..
Hayır, mendil almadığım için değil..
Çocuklara gideceğini bilsem, bir değil, ellerindeki tüm mendilleri alırım. Bir an evvel sıcak evlerine gitsin, derslerinin başına otursunlar diye..
Ama para onlara gitmiyor. Onları çalıştıran çeteler var. Anında parayı ellerinden alıyorlar biliyorum. Bu yüzden çocuklardan hiçbir şey almıyorum. Alanlara da engel olmaya çalışıyorum. Biz çocuklardan alışveriş yapmazsak, bu çeteler çöker çünkü.. Ama ah o vicdan.. Adamlar sömürmeyi biliyor.
Akşam saat yedi gibi Kanyon önündekiler gene iyi.. Bu köşede yazmıştım, gecenin saat ikisinde Tarabya'da meyhanede gül satan sekiz yaşındaki kızı..
Çocuklar etkilenmesin diye, o saatte yayınlanan filmde kadeh tutan eller buzlanıyor ama, Tarabya'da kız çocukları sabaha karşı gül satıyor, bu ülkede..
Güllerin hepsini aldım "Derhal eve gidiyorsun" şartıyla.. "Peki" dedi bana.. 10 dakika sonra gene meyhanedeydi, elinde yeni bir demetle..
Çocukları, acındırarak dilendirmek İstanbul'un ezeli derdi.. Bir tek vali, Erol Çakır, yürekten savaşmıştı bu çetelerle ve sonuç almıştı. Geceleri sokaklarda mendil, gece yarıları, eğlence yerlerinde, gece kulübü, meyhane ve barlarda çiçek satanları görmez olmuştuk. Köklerini kazımıştı Çakır..
O gitti, yavaştan dönüş başladı ve bu son vali döneminde iyice hortladı.
Şimdi AVM kapılarında çocuklar.. Kilit olan kavşaklarda, otobanlarda çocuklar.. Sabaha karşı içkili yerlerde çocuklar..
Gören yok, arayan yok, uğraşan yok..
İstanbul'un yeni Emniyet Müdürü bu çocuk katilleri ile uğraşır mı acaba?. Hoş geldiniz, Sayın Selami Altınok!..