Ne zaman yukarılara baksam onları görürüm. Engin bir mavilikten bulutlar örtünüp iniş yaparlar mazime.. Hem de "iniş izni"almadan... Adile Hanım'dan Sabiha Gökçen'den şimdikilere kadar uzanan "Hava Köprüsü"nden kimler geçmedi ki?
Bugünden düne iniş yapmamın sebebi sivil havacılığımızın üçüncü havalimanı çalışmaları. Biliyorsunuz, Bakan Bayraktar'ın açıklaması ile üçüncü havalimanının jeolojik etütleri onaylandı. Biz de düne paraşütle inelim, şu tayyareciliğimize bakalım dedik. Önce hizmette kusur etmemek için hosteslerden başlayalım. Hostesliğin temelinde önemli yeri olan Hollanda'lı Madam Costarik'dir ve bizim hosteslerin ilk teknik direktörü sayılır. Yolcuya hizmetin ilk anneannesidir. Hosteslerimizin uçaklarımıza THY'nin kuruluş ile bindiklerini sanmayın uçaklarımızın ilk havalanışından yıllar sonra 1946 yılında satın alınan 22 kişilik D.C-3 uçaklarında "Havacı kadın kamarot" sıfatı ile giren üç bayanımızın işi hayli zordu. Hostesler yani kadın kamarotlar telsiz kursundan geçirilmiş ve yolcu hizmetleri yanında telsizci olarak da görev yapmışlardı. Hizmette sınır yoktur ya...
1948'de dış hatların açılmasıyla uçaklarımıza 5 hostes daha alınmıştı. Ancak iki yıl sonra hosteslik kaldırılmıştı. Hostesliği erkek makinist ve telsizcilerin yaptığı bir dönem yaşayacaktı THY. Bir süre sonra bu uygulamadan vazgeçecek modern olmanın uçuşlarına başlayacaktı..
Adile Tuğrul hanımefendi İstanbul-Ankara arasındaki 50 liralık biletleri gören ilk hostesimizdir. Adile Hanım " Biz kadınlara kemer bağlatmayız" diye direnen hayli erkek yolcu da görmüştü.
Hava yollarının artan rekabeti ve hosteslik yönündeki gelişmeler üzerine THY 1952'de yeniden hostes almaya başlamıştı. Yeni Adile Tuğrul, Mualla Bayülken, Münevver Erdoğdu ve Nermin Şen'lerin sayıları böylece çoğalacaktı..
Ankara - İstanbul - Ankara hattı haftada üç gün yapılıyordu. İlk uçuşlarda enteresan ve renkli manzaralara rastlanırdı. Pilotluğun dedelerinden Orhan Ayakta bir D.C uçağının İstanbul-Ankara seferi sırasında yolculara yakından Abant turunu Bonus olarak verdi. Pilotumuz yolculara Abant Gölü'nü göstermek için tayyareyi yan yatırmış sonra düzeltip idareyi ikinci pilota vermişti. Pilot sonra kumanda merkezinden ayrılıp, yolculara Abant gölünü turist rehberi gibi anlatmaya başlamıştı. Ayakta anlatıyor ama yolcular kendilerinden geçmiş dua ediyor. Pilot yanlarında.. Peki tayyareyi kim uçuruyor? Onlara göre uçak almış başını gitmektedir. Yolcular uçağın "Kokpik"te, ikinci pilotun iş başında olduğunu cümle aralarında anlatır ama inişte yolcuların bazıları tayyareyi kendi başına bıraktı diye bozuk çalacaktır.