Valla, Mehmet Barlas bile konuya girdiyse, benim sessiz kalmam olmaz.. Günlerdir herkes konuşup duruyor.. Dizilerde ve reklamlarda dikkati çeken Güzel ve dişi" bir genç kız, ameliyatla erkek olmuş..
Bu dünyanın her yerinde ilgi çeker, merak uyandırır. O zaman dünyanın her yerinde haberdir. Dünyanın her kafasında "Yorum" olur..
Bizde de oluyor tabii..
Peki ben mi ne diyorum?.
Cevap, başlıkta..
Yahu bugün hayatta bile olmayan Menekşe Gözler, 2013 Türkiyesindeki bir olayı nasıl yorumlar?.
Eski okurlarım bilirler. Zaman zaman tekrar etmekte yarar var.. Hele de ülkemizde..
Elizabeth Taylor, o zaman Michael Todd ile evliydi. Dolar milyarderi, Hollywood yapımcısı Todd'un o zaman hiç kimselerde olmayan bir özel jeti vardı.. Jet set/ Jet Sosyete lafı öyle başlamıştır. Dostlarını alır, iki günde New York'ta kahvaltı, Londra'da akşam, Paris'te öğle yemeği yerdi.. En yakın dostları da, o zamanın ünlüsü ve Amerika'nın Sevgilisi/ America's Sweetheart Debbie Reynolds ve şarkıcı/ oyuncu eşi Eddie Fisher'diler..
Liz, Eddie, Debbie ve Mike hemen her yere beraber giderlerdi.
Bir gün Mike, bir iş gezisindeyken uçağı düştü ve öldü. Liz, müthiş bir şok içindeydi. Debbie ve Eddie, en yakın dostlarını yalnız bırakmak istemediler. Liz'i evlerine aldılar..
Bir süre sonra, bomba haber gazetelere düştü. Liz ve Eddie sevgiliydiler.. Birlikte evden ayrıldılar. Debbie şaşkına döndü. Böylesi çifte ihaneti beklemiyordu. Ama yapacak şeyi yoktu. Eddie, Debbie'den boşandı. Liz'le evlendi. Eddie, Museviydi. Liz onunla evlenebilmek için dinini de değiştirdi.
Kıyametler kopuyordu tabii..
Gazeteciler Liz'in kapısını çaldılar..
"Sen ne yaptın" dediler.. "Debbie, senin iyi arkadaşındı. Felaket yaşadığında seni evine aldı, yalnız bırakmadı, teselli etti. Sen onun kocasını ayarttın.."
Ben o sıralar, Ankara'da Yeni Gün gazetesinde çalışıyor, bize gelen dergilerden dış haberler ve Hollywood magazinleri çıkarıyordum.. O röportajı da çevirdim. En büyük hayat derslerimden biridir, Liz'in yanıtı..
"Her insan kendi hayatını yaşar.. Ne siz başkasının hayatını yaşayabilirsiniz, ne başkası sizin!.. Ve de her insan bir defa yaşar!.."
"Ben onun yerinde olsam.."
İşte en yanlış yorum şekli.. Olamazsınız ki.. Sizin yaşam şekliniz, çevreniz, yetişme tarzınız, huyunuz, suyunuz onunki olamaz ki.. O zaman da onun yerine karar veremezsiniz..
Her insanın en kutsal haklarındandır, mutlu olmak.. O nasıl mutlu olacağını düşünüyorsa..
"Efendim en yakın arkadaşının mutluluğunu çalarak da mı.."
Bir de şunu düşünün.. Liz, Eddie'yi seviyor, Eddie de Liz'i.. Bunu bilerek ve hem kendilerini, hem de Debbie'yi aldatarak sahte bir yaşam mı sürselerdi?. Üç kişi birden mi mutsuz olsaydı?.
"Efendim başkaları ne der?.."
İşte en önemli yaşam felsefesi burdan çıkıyor, Liz'in yanıtından, özellikle bizim toplum için.. Yaşantımızı öylesine "Başkaları ne der"e göre şekillendiriyoruz ki, kendi hayatımızı yaşamamıza imkan kalmıyor.
Bugün ülkemizde, özellikle küçük kentlerde genç kızların ana babalarından en çok duydukları laftır bu.. "Bizim sana güvenimiz tam, ama başkaları ne der?.."
Başkaları ne diyecek diye yaşamı zehir ediyoruz, çocuklarımıza.. Kendimize..
Başkaları ne derse desin..
Cevabınız, Liz'den..
"Her insan kendi hayatını yaşar.. Ne siz başkasının hayatını yaşayabilirsiniz, ne başkası sizin!.. Ve de her insan bir defa yaşar!.."