Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Adalete güvenilmezse demokrasi olur mu?..

"Demokrasinin temeli, milletin adalete güvenmesidir" dedi, Adalet Bakanı, Sadullah Ergin.. Gazetemizi ziyarete gelmişti. Birlikte yemek yedik.. Böyle yemeklere genelde katılmam. Ama Ergin bu köşede sık sık eleştirdiğim bir bakan olunca "Yüz yüze olma ve dinleme fırsatını kaçırmamam lazım" dedim..
Ergin'i sandığımdan çok farklı buldum.. Konusuna fevkalade vakıf, buna karşılık makam kasıntısından uzak, neşeli, esprili, bir dost toplantısında havasında.. Çok ciddi konulara da girdik, çok tatlı sohbetler de ettik..
"Bir millet ülkesinde adalete güvenmiyorsa, orada demokrasiden söz etmek zordur" dedi..
15 gün falan oldu, o yemeği yiyeli.. Aklımda kalan cümlesi bu..
Hani son zamanlarda gazetelerde, bazı televizyonlarda görür olduk ya, "Adalet mülkün temelidir" lafını mahkeme duvarlarından indiriyorlarmış ya.. O zaman bunu koysunlar..
"Adalete güven, demokrasinin temelidir.."
Bakanın konuşmasının havasından, sözlerinden, kelime aralarında anlatmaya çalıştıklarından hissettim ki, bu ülke insanının adalete güvenmediğinin farkında..
Ve de kaybolan güveni geri getirmek için çabalıyor..
Ama başından beri söylüyorum..
Bu ülkede Adalete güven, Yargı Paketleriyle geri gelmez. Hatta bu paketler bazen tersine sonuç veriyor, güveni sarsıyor.. 3. Yargı paketinde olduğu gibi..
"Uzun tutukluluklar" bu ülkede Adalete güvenin sarsılmasının baş sebebi..
Bakan "Üçüncü paketle, yargının önünü açtık. 'Adli kontrol' altına alarak, (Yurt dışına çıkma yasağı, imza atma şartı gibi) tutuksuz yargılanma üç yıla kadar ceza istenen suçlar içindi. 3 yıl koşulunu kaldırdık. Yargıca müebbet istemiyle yargılanan için dahi tahliye edebilme hakkı verdik. Ama yargı tahliyeleri yapmadı" dedi..
Sorun da işte burda..
Cumhurbaşkanı uzayan tutukluluklardan şikayetçi.. Meclis Başkanı şikayetçi.. Başbakan şikayetçi.. Başbakan Yardımcısı şikayetçi.. Ana muhalefet, Meclis'te gurubu bulunan tüm partiler şikayetçi.. Ama yargıçlar istenen ve beklenen tahliyeleri yapmıyorlar..
Yani, kendilerine alabildiğine verilmiş bir yetkiyi, canlarının istediğine kullanıyor, istemediğine kullanmıyorlar..
Yargıcın keyfine bırakılmış bir "Adalet"e güven mümkün mü?.
Yurt dışında iken, "Gözaltı" kararını duyunca, ilk uçakla gelenler tutuklu.. Kaçması, delilleri karartması, yargıyı engellemesi mümkün olmayanlar tutuklu..
Sayın Bakan, eleştirilerin pek de haklı olmadığını söyledi ve istatistikler açıkladı. Hapishanelerde mahkum/ tutuklu oranları yazıldığı kadar abartılı değilmiş.. Üçüncü yargı paketinden sonra pek çok tutuklu tahliye edilmiş.. Olabilir.. Ama İstatistikler insanı yanıltmaya birebirdir.. Sayılar önemli değil.. Kimlerin bırakılıp, kimlerin içerde tutulduğu önemli.. Böyle bakınca işte, tam da orada güven sarsılıyor.. Adalete güvensizlik, toplumun her katmanında üstelik. Sadece mahkemelerde değil..
Fenerbahçeli futbolcuya verilen 8 maç cezayı görüntülenen tükrükler için "Tükrük değil sıvı" diye kaldıran Tahkim Kurulu, hiç bir görüntüde tükrük zerresi yokken Galatasaraylı futbolcunun dört maç cezasını "Tükürdü" diye onayladı. Gerekçe "Efendim, Melo suçsuzluğunu kanıtlayamamış."
Suçsuzluğu kanıtlamak, faşist ve komünist dikta rejimlerinin adalet sistemlerinde vardı, yakın tarihte. Çağdaş demokraside insanlar, suçları kanıtlanana dek, masumdur.
Ama Fenerbahçe başkanına "Müjde.. Tahkimde 6-1'iz" diye duyurulan kurul, Adaleti temelinden yıkan bu kararları arka arkaya verebildi ve bu ülkede hiçbir şey olmadı. Çünkü medya da Fenerliydi.
Bu sabah, gazeteye gelirken okuduğum habere bakın.. Gazeteler her gün benzerleriyle dolu..
Adam alkollü.. O halde araba kullanırken, bir yandan da, yanında oturan kız arkadaşıyla kavga ediyor. Direksiyonu toparlayamıyor. Kaldırımda bir direğe çarpıyor. Arabada hırpalanan kız inip kaçıyor. Adam elinde bıçakla peşine düşüyor. Kızı bıçaklıyor. Yoldan geçen birisi kızı kurtarmak istiyor. Bir bıçak da o yiyor..
Sonuç..
"Bıçaklananlar şikayetçi olmadığı için, savcı talimatıyla serbest bırakılıyor.." Mahkemeye bile gönderilmiyor yani..
Bıçaklama ne zamandan beri "Şikayete bağlı suç" oldu bu ülkede.. Savcı "Müddei umumi/ Halkın avukatı"dır.. Biz öyle öğrendik. "Sarhoş araba kullanmak.. Kaza yapmak.. İki kişi bıçaklamak" suç değil bu ülkede iyi mi?. Amerika'da bunları yap, doğduğuna pişman olursun.. Ama bizde iş savcının keyfine kalmış. Ya olur, ya olmaz..
O zaman da benim adalete güvenim olmaz.. Yargıçların, savcıların keyfine bırakılan Adalet, adalet olmaz çünkü.. Yani Sayın Adalet Bakanım,
Bu ülkenin yargı paketlerine değil, sistemi, A'dan Z'ye değiştirecek Adalet Reformuna ihtiyacı var.. Anayasa'dan önce Adalet reformu gerekiyor Türkiye'ye..
Yargıyı insanların keyfine değil, açık, seçik, net yazılmış Ceza ve Usul yasalarına bırakan, o savcının öyle, bu yargıcın böyle keyfi kararlar vermesini önleyecek bir Adalet reformunu gerçekleştirmediğimiz sürece, bu ülke insanının adalete güvenini sağlamak mümkün değildir.
Sen en demokrat yasayı çıkar. Onu uygulamak, bir insanın keyfine bağlıysa, o zaman demokrasi değil, dikta var demektir.
Cumhurbaşkanının, Meclis Başkanının, Başbakanın güvenmediği adalete, sıradan vatandaş nasıl güvenebilir ki?.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA