Fatih Altaylı'yı okuyorum, salı günü..
"Bir facia" diye anlatıyor..
Çalışanlardan biri yedi yaşındaki oğlunu gazeteye getirmiş.. Oğlan bilgisayarın başına oturmuş ve bir daha kalkmamış.. Saatlerce, çocuktan "Çıt" yok.. Bilgisayardan durmadan silah, savaş sesleri geliyor..
İki saat falan sonra Fatih dayanamamış, çocuğun yanına gitmiş "Sıkılmadan ayni oyunu mu oynuyorsun sabahtan beri" demiş. "Ayni oyun değil ki" demiş çocuk.. "Farklı hepsi.."
Göstermiş.. "Gerçekten farklı oyunlar ama bir ortak noktaları var" diyor Fatih..
Ufaklık hepsinde de, dakikada en az 10 kişi öldürüyormuş.. Tüfekle, bıçakla, bombayla, eline ne geçerse onunla..
Öğleden sonraları okuyorum gazeteleri ya.. O sırada yeğen Ömer geldi..
"Hadi sinemaya gidelim" dedim.. "Hobbit filmini merak ediyorum.."
Ömer öyle hayret ve şaşkınlıkla baktı ki bana "Bu filmi nasıl seçersin" der gibi..
"Tekniği merak ettim" dedim.. "Normal filmler saniyede 24 kare hesabıyla çekilirken Peter Jackson bunu saniyede 48 kareyle çekmiş. Görüntüler çok ayrıntılı olmuş. Adamın burnunun kılları bile görünüyormuş, hele bir bakalım" demek zorunda kaldım..
Ömer kafasını pek inanmamış gibi salladı.. "En iyi sistem İmex bu film için. O zaman İstinye Park'a gidelim" dedi..
Gittik..
Sinema tıklım tıklım dolu.. Benim 30'lardaki yeğen yaşlı kalıyor salonda.. Ben dede de değil, dede baba falan oluyorum herhalde..
Film başladı..
Hani o "Yüzüklerin Efendisi" filmleri vardı ya.. Yüzük yanardağa atılınca dizi bitmişti. Ne olacak?. Star Wars gibi başa dönülecek.. O yüzük nerden çıktı.. Al sana yeni bir dizi daha..
Film başladı.. Orta Dünya'da Cüce bir ırk var. Dağın içine yaptıkları kent devlette refah içinde yaşıyorlar. Sonra onların 21 Aralık'ı geliyor herhalde. Gökten bir canavar düşüyor. Mağara kenti ele geçiriyor. Cüceler katliam..
Yıllar sonra nasılsa kaçıp kurtulan 13 cüce bir araya gelip, kentlerini canavardan geri almak için yola çıkıyorlar. Başlarında büyücü Gandalf.. Gandalf ekibe hırsızlıklarıyla ünlü bir Hobbit katmanın yararlı olduğunu düşünüyor. Bu Hobbit, hani Yüzüklerin Efendisi'nde Fredo vardı ya, ilerde onun amcası olacak Bilbo.
Böylece filme adını veren Beklenmedik Yolculuk/An Unexpected Journey başlıyor.
Ne bu yolculuk?..
Orta Dünya'da yığınla düşman ırk var.. Devler, yamyamlar, falanlar, filanlar.. Aklınıza ne gelirse.. Bu hemen hepsi bir başka vahşi, bir başka kan içici düşmanlar, Orta Dünya'dan, Cüceler Kenti'ne giden yolda kafilemizin önüne çıkıyorlar. Hadi bir savaş.. Bizimkiler onlarca düşmanı öldürüp, tek zayiat vermeden kazanıyorlar.. Yeni bir düşman çıkıyor. Hadi bir savaş daha.. Bizimkiler gene yüzlerce düşmanı öldürüp kazanıyorlar.. Yola devam.. Yol da, mağaralar, kanyonlar, canavarlarla dolu.. Hepsinden geçmek gerek.. Geçiyor, öldürüyor, geçiyor, öldürüyorlar.. Sonunda yönetmen Peter Jackson saatine bakıyor. 2 saat 49 dakika oldu, yeter. Arkası gelecek filmlere kalsın" diyor..
Eee!..
E'si bu..
Hani Fatih Altaylı'nın anlattığı Playstation oynayan çocuk var ya.. Peter Jackson ondan daha çocuk.. Milyonla doları da var. Oyunları kendi yaratıp, kendi oynuyor.. İpler de elinde olduğu için hep kazanıyor..
"Yahu bu filme geleceğimize playstation oynayan bir çocuğun arkasına otursak ve onu seyretseydik.. Hiç değilse sıkılınca kalkardık" dedim..
Ömer "Şimdi anladın mı dayı, bu filmi seçmene niye şaşırdığımı.. Biz ve bizden sonraki kuşaklar bu oyunlarla büyüdük.
Filmde gördüğün her tipi tanıyoruz biz.. Aynen filmdeki gibi yüzlerce mağara, zindan aştık, yüzlerce canavarla, düşmanla savaştık, hepsini öldürdük.. Çocuklar, bu filmde kendilerini buldukları için koşa koşa gidiyorlar" dedi..
Cüceler.. Savaşı cüceler yapıyorlar.. Kimlerle?. Kendilerinden uzun, iri, güçlü yaratıklarla.. Yani oyunu oynayan çocuk, o cüceyle kendisini tamamen özdeşleştirebiliyor ve kendisinden çok büyük, çok güçlü ve çok kalabalık büyüklerini yendikçe yeniyor..
Pazarlama zekasına bakar mısınız?.
Bakarım da..
Ayni günkü gazetelerin manşetinde bir haber var..
"Bir ilkokulu basan delikanlı, 20'den fazla öğrenciyi öldürdü.."
Üstelik bu ilk olay da değil, Amerika'da..
TV'de alt yazı geçip gazetelere yansımayan bir de haber var, tam da ayni günde..
Çin'de de bir delikanlı ilkokul basmış, 20 öğrenciyi bıçaklamış..
Sözleşmişler gibi..
"Gibi" ne demek?. Belki de sözleştiler.. Sosyal medyada artık yatak odanızdan çıkmadan Orta Dünya'daki Hobbitlerle bile haberleşmeniz mümkün..
İyi de!..
Nereye gidiyoruz?..
Bizim yolculuğumuz üstelik "Beklenmedik" değil. Bağıra bağıra gidiyoruz!.. Bile bile!..