Özlemle beklediğim Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall konserleri nihayet başladı. Ve ben nihayet üçüncüsüyle kendi sezonumu açabildim. Onu da açamıyorum ya..
Milli maç gecesi.. Mümkün değil.. Evde gazeteleri bitirdim, içime bir kurt düştü. Sevgili Evin'in (İlyasoğlu) bana maillediği programa bir baktım ki, Ruşen Güneş..
Benim Ankara'dan, lise çağından mahalle arkadaşım Ruşen.. Konservatuvardan sonra Londra'ya taşınıp, Royal Flarmoni'nin baş viyolacısı olunca, bir kaç yılda bir görüşür olmuştuk..
Maç dokuz, konser yedi buçuk.. "Hiç değilse ilk yarıyı izlerim" dedim koştum..
Evin mutlu.. Yeni rektör Prof. Gülay Barbarosoğlu da harika destek olmuş.. Finansbank gene baş sponsor ve THY de yerini almış. Teşekkürler hepsine!.
"Ruşen geldi mi" dedim, Evin'e. Gelmiş. Beraber odasına daldık..
Yahu adam, lisedeyken de mahalle kızlarının gözdesiydi, nasıl kıskanırdım, şimdi de nasıl yakışıklı.. Bembeyaz dalgalı saçlar ve çok şık bırakılmış ve kesilmiş bir sakal.. Sarmaş dolaş..
"Artık daha sık görüşürüz" dedi.. İzmir, Yaşar Üniversitesi'nde ders vermeye başlamış.. "Öcal'ı da bulurum. Orada konserlerim de olacak.."
İzleyebildiğim ilk yarıda genç piyanist Başar Can Kıvrak'la Brahms çaldılar..
Ve de piyano ve viyola sonatında alıp götürdüler..