Bodrum Festivalleri artık bizim yıllık aile buluşma vesilemiz oldu.. Kemal Ankara'dan, ağbim İzmir'den.. Ben İstanbul'dan.. Paris, New York, St. Petersburg falan gibi ufak tefek yerlerden vakit bulursa, bizim saraylı bacı da bazen katılır aramıza..
Bale gecelerinden sonra da bir gelenek oluşturduk.. Azmakbaşı'na gideriz. Genelde hemen köşedeki Mikko'ya.. Ağbim ve Kemal birer nargile ısmarlarlar, ben puromu yakarım.. Önümüzden akar da akar..
Hayır, su değil.. İnsan.. Gecenin üçü olur, iki yanlı o müthiş akıntı durmaz.. Benim en sevdiğim şeydir, insana bakmak.. Bulvar kahvelerini o yüzden severim..
Hele yakın dostlarla, hele ailecek bir güzelliği paylaştın mı, hemen eve koşmadan bir yerlerde oturup izlediklerini konuşmak, o güzelliği uzatmaktır. Gece daha da güzelleşir, daha da unutulmazlaşır.. Bu yüzden batıda büyük tiyatro, konser salonlarının hemen yanında "Bar de Theatre" gibi yerler vardır.. Azmakbaşı bizim Bar de Theatre'mız işte..
İzmir Devlet Balesi'nin muhteşem Zorbası Bodrum Kalesi'ni nerdeyse yıkıyordu.. (Aman Kültür Bakanım, mecaz anlamda söyledim. Ciddiye alıp, iptal etmeye kalkmayın.. Rumeli Hisarı gibi bir cennet konser alanını yok, Aspendos ve Efes Antik Tiyatrolarını piç ettik. İki bin yıldır, deprem, fırtına, yağmur, her türlü afete dayanan taşlar, üç davulla dağılacakmış. Bir takım sivri zekalılar öyle dedi diye, İtalya başlattıydı. Onlar gerzekliklerini anladılar. Her yerine yeniden ardına kadar açtılar.. Bizde bir kere "Yassah" dedin mi, bin yıl sürer..)
2010'da Sofya Devlet Balesi dans etmişti, Zorba'yı.. Bayılmıştım.. Bu defa bizim İzmir Balesi.. Çok daha iyiydiler. Özellikle kordo baleye bayıldım.. Kızlar da, delikanlılar da harikaydılar.. İzmir Balesi nasıl yol almış.. Nerelere gitmiş.. Bravo İzmir!..
Adaya gelen Amerikalı gazetecide Emre Kaynarsu, Marina'da Aslı Kaynarsu ve köyün kıskanç delikanlısında Özgür Tuncay, dansları ve mimleriyle olağanüstüydü. Madam Hortance'da Banu Dağcıoğlu'nu anlatacak kelimem kalmadı dersem inanın..
Peki o zaman İrek Muhammedov'a, 54 yaşında hâlâ böyle dans eden, o dünya coşkusu Sirtaki dansı ile final yaptıktan sonra beş kere bise gelen ve o finali baştan sona beş kere tekrar eden İrek Muhammedov'a, yaşayan ve hâlâ dans eden en büyük erkek dansçıya ne diyeceğim ki?.
Ellerimiz kıpkırmızı olmuş ve kabarmış halde çıktık kaleden.. Yürüdük Azmakbaşı'na.. Allahtan yürüdük de, yolda kendimize geldik.. Nebil bu defa deniz kenarında, kumlar üzerinde romantik bir yer ayırtmış.. Loş bir ışıkta puflar çöktük.. Nargileler geldi.. Tüttürmeye başladık ki, yanımda bir kıpırdanma.. Bizim Peri gelmiş.. Perihan Yücel, hani o genç yaşta kaybettiğimiz efsane Edirne Valisi'nin eşi.. Bizim Haşo, Sunay ve Nebil'le yaptığımız Batı Trakya turunun mihmandarı Peri.. O gece gerçekten mucize yaratan bir peri iyi mi?. Çünkü yanında biri var.. Loş ışıkta zor seçtim.. İrek Muhammedov!..
Dünyanın en büyük baleti İrek, sahnede bizi büyüleyen adam, şimdi yanımızda..
Perihan, DenizBank'ın Halkla İlişkiler sorumlusu.. DenizBank'ta bu ülkede kültür ve sanatın sponsoru.. Bodrum Festivali'ni de onlar destekliyor.. Peri, konuk bale gurupları ile yatıp kalkıyor, onlara ayrılan Kayra Oteli'nde.. İrek'i kapmış getirmiş, temsilden sonra.. Bir doyumsuz sohbete daldık..
Nasıl mütevazi, nasıl kafa dengi.. Nasıl hoşsohbet!.. Saat altı buçukta uçağı var. Buna rağmen ikiye kadar oturdu bizimle, hem de o çılgın altı sirtakinin yorgunluğunun üstüne.. Anlayın adamın adamlığını..
Bodrum Kalesi'nde Zorba bir rüyaydı.. Azmakbaşı'nda İrek'le buluşma ise, hayal bile edemeyeceğim bir sürpriz.. Yaşamak ne güzel!..