Kemaller'in Yalıkavak Sporkent'teki evinde bir taşla bir yığın kuş.. Bir kaçını sayayım.. Birincisi brunch.. Yani geç, uzun ve bol sabah kahvaltısı.. Aile bir araya gelecek, iki.. Yaza veda edeceğiz. O akşam ben İstanbul'a dönüyorum, Öcal ağabeyim İzmir'e, üç.. En önemlisi de, bayramlaşacağız.. Bu da dört.. Çünkü o kahvaltı, o veda pazarı, ayni zamanda bayramın birinci günü..
Saat yarıma doğru Bodrum'daki otelimden (Orası da benim Bodrum evim gibi oldu artık, Marina Vista..) kalkıp geldiğimde saat yarım gibiydi..
Sabahtan beri arı gibi çalışan gelin, yani Kemal'in eşi Nükhet, kuş sütü dahil bir açık büfe hazırlamış ki, yeme de yanında yat diye uzanıyor..
"Ben şeker hastasıyım, kan şekerim düşüyor, hadi kahvaltı" dedim, büfeye bakınca..
Nükhet "Önce bayramlaşma" dedi.. Ağbim köşede bir koltukta oturuyor. Bir tişört bir kargo bermuda.. "O zaman giyineyim ben" dedi.. Üst kata çıktı. Bayramlıklarını giydi, pırıl pırıl.. Divan'ın köşesine oturdu.. Gittim elini öptüm.. "Al bakalım bayramlığını" dedi..
O zaman gördüm, oturduğu divanın o köşesinin yanında bir sepet.. İçinde mendilden yapılmış, kurdela ile bağlanmış çıkınlar..
Eski bayramlarda el öpenlere, ya mendil verilirdi, bir köşesi düğümlü.. İçinde bir minik armağan.. Ya para.. Ya da çikolata.. Hele Şeker Bayramı'nda, içinde çikolatası bol bir şeker tabağı uzatılırdı. Lokumlar, akideler, badem şekerleri de yanında.. Ben pişkinliğe vurur, her birinden birer tane alırdım..
"Erkeklere mavi, hanımlara pembe mendiller" dedi, ağbim.. Mavi çıkınımı aldım, ağbimin hemen yanına oturdum, divana.. Ailenin iki numarasıyım ya..
Gelenler ağbimin elini öpüyor, mendilini alıyor, sonra benim elimi öpüyor.. Tören öyle.. Ama benim elimi öpmekte zorlanıyorlar. Çünkü o sırada ben kurdelayı çözüp mendilimi açma peşindeyim.. Acaba içinde ne var?.
"Sabahtan beri çıkın bağlıyoruz" dedi Nükhet.. Ne kadar da sıkı bağlamışlar.. Sonunda başardım.. İki minik Bodrum hatırası.. Biri buz dolabı kapısına konacak, mıknatıslı.. Bir çikolatin.. Yani alüminyuma sarılmış, yarım küre çikolata.. Bir de tek lira.. Çocukluğumun bayram simgesi.. "1 lira.."
Babam bayramların birinci günü, elini öptüğümüzde bir bütün lira verirdi, ağabeyimle bana.. Ondan sonraki her bayram günü için de 25'er kuruş.. Asıl bayram o liralar ve kuruşlardı bizim için.. Günde 5 kuruş harçlık alan bir çocuğa bir gün için bir lira ne demek?. Annem de çikolatin ikram ederdi..
Ağabeyim bire bir tekrarlıyor o bayram günlerini.. Bodrum hatıralarıyla da güncelleştiriyor.. Nasıl hoş, nasıl anlamlı bir sürpriz..
"İşin en zor kısmı mendil bulmak oldu" dedi, gülerek.. Mudo'sundan Beymen'ine ne kadar marka varsa Bodrum'da dolaşmışlar.. Yerel işlemeler satan dükkanlara girmiş çıkmışlar günlerce, mendil bulamamışlar..
"Bu ülkede mendil imalatı bitmiş" dedi ağbim.. "Kimse yapmıyor.."
"Peki centilmenler, damlarına iç ceplerinden çıkarıp ne veriyorlar şimdi" dedim..
"Centilmen mi kaldı" der gibi baktı ağbim..
Sonunda bir ücra dükkanda kim bilir kaç yılından kalmışsa artık, bu mendilleri bulabilmişler..
Merasim Kemal'le devam etti. Ailede üç numara o.. Sonra eşi Nükhet.. Sonra oğlu Önder, kızı Zeynep, gelini Miray.. Ardından yıllardır Bodrum tatillerini beraber yaptığımız artık ailemiz gibi, aile dostlarımız.. Tören onlara da aynen.. Önce el öpme.. Sonra paketten mendil alma.. Mahmut.. Nebil ve eşi Nehir.. İlk bayramını yaşayan oğulları, dünya şekeri, tam yemelik Arın.. Metin Uca.. Serdar Şensezgin ve Ece.. Bizim Ercan, kardeşi Sercan..
İlk mızıkçılığı Ece yaptı.. "Benim çıkınımda bir hediye var" diye.. "Ötekilerde iki, oysa" dedi ağbim.. "Herkes kendi kısmetini kendi alıyor sepetten ama, ben dağılımı eşit yaptım.."
Ece bir daha açtı çıkını.. İki.. Biri altta kalmış görmemiş..
Serdar zaten dünyanın en romantik gitarcı şarkıcısı.. O duygusallık adamın şovu değil, ruhu.. Baktım, elindeki mendile bakıyor, gözleri dolu dolu.. "Ben 40 yıldır, böyle bir bayram yaşamadım. Beni nelere götürdün Öcal Ağbi" diyor, tekrar tekrar..