Nuyan Ağabey (Yiğit), kışları Florida'da geçirir, yazın Londra'ya döner.. Bu sene eşi Fatoş'la denizi seçmişler. Bir gezi gemisi.. 28 gün sürmüş okyanusu aşmaları.. 28 günde ne yapar Nuyan Ağbi.. Okur.. Fevkalade ilginç bir kitap bulmuş.. Neyse.. Lafı ona bırakmam gerek..
***
Okyanusu geçerken yapılacak fazla bir şey yoktu, okumaktan gayri. Elime aldığım kitap ilginç geldi bana: 'Churchill'in Yemekleri'. Amerikalı bir kadın gazeteci olan Cita Stelzer yazmış.
Churchill'in ünlü siyaset adamları ile harp yıllarındaki kritik konuları görüştüğü sofraları yazmış. Bunlardan bir tanesi de İsmet Paşa ile Adana'da tren vagonunda yediği yemek.
Amerikalı gazetecinin yazdıklarını seninle ve okurlarınla paylaşma arzusu doğdu içimde.
Anlatayım da tadını çıkarın.
İkinci Dünya Savaşı'nda kendisine müttefik ve beraber çarpışacak güç arayan Churchill Türkleri kendi cephelerine katabilmek için bir girişimde bulunur.
Londra Ankara ile temasa geçer. Buluşmanın Adana'da yapılabileceği cevabı gelir. İngiliz Hükümeti, Başbakan'a karşı çıkar. Sebebi, Alman uçaklarının başbakanın uçağını vurabileceği endişesidir. Churchill dinlemez ve Ankara'ya "Geliyorum" mesajını gönderir.
Ünlü başbakan özel uçağına biner kaptan pilotun yanına oturur. Uçağın kokpitteki kelebek penceresini açar, bir de püro yakıp tüttürmeye başlar. Akdeniz üzerinden Adana havaalanına 31 Ocak 1943 günü iner oradan da trene biner. Tren Yenice istasyonunda Ankara'dan gelen Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün trenine eklenir.
Churchill genellikle gezilerine askeri üniforma ile gittiği halde Adana'ya sivil kıyafetle gelir. Beraberinde İngiliz Genel Kurmay Başkanı Allen Brooke da vardır.
Brooke, İnönü ile karşılaştığında kendisine bir mektup uzatır. Bu mektupta Churchill, 1909 yılında Türkiye'ye geldiğini ve Cumhuriyeti kuran şahıslarla daha o zaman tanıştığını anlatır. Mektuptaki bir cümlede de 'Atatürk dahil' diye kayıt düşülmüştür.
İnönü ve Dışişleri Bakanımız Numan Menemencioğlu ağır işittiklerinden konuşmalar bağırma mertebesine yakın bir şekilde yüksek sesle cereyan eder.
Churchill ve İngiliz Genel Kurmay Başkanı Türkiye'nin müttefikler safında savaşa girmesi için çağrıda bulunurlar.. Türk heyeti gayet nazik bir şekilde bu isteği reddeder. İnönü'nün çağrısı ile vagon restoranına geçilir. Sofrada şu yemekler ikram edilir:
Tavuk çorbası, Peynirli börek, Garnitürlü Bonfile, Marul, Karnabahar ogreten, Krem Şokola, Meyve. Churchill yemeklerin hepsinden yemiş ama krem şokolaya hiç elini sürmemiş.
Churchill'in yemeklerden sonra dondurma sevdası öteden beri bilinir. Churchill dondurma bulamamış ama dondurma yok mu diye de sormamış.
Yemek esnasında eski anılar dile getirilmiş. Fıkralar anlatılıp neşeli bir hava yaratılmış. Churchill zaman zaman fransızca konuşmayı tercih etmiş ama fransızcası pek iyi olmadığından heyetlerde tebessüm yaratmış. Cumhurbaşkanı olduktan sonra İngilizce öğrenmeye gayret gösteren İnönü de ingilizce konuşmaya çalışmış. Onun da ingilizcesinin pek iyi olmayışı gene tebessümlere yol açmış.
Kahkahalı yemek sırasında Genel Kurmay Başkanı Allen Brooke'un gözlerini pencereye dikip devamlı yandaki ağaçlığa bakması dikkat çekmiş. Bir güvenlik sorunu olduğu kuşkusu uyanmış.
Bir kuş meraklısı olduğu bilinen (birdwatcher) Allen Brooke, daha sonra yayınlanan günlüklerinde, ağaçta bir atmaca gördüğünü, bütün dikkatiyle bu ender kuşu izlediğini anlatır.
Yemekten sonra İngiliz heyeti neşe içinde, dostluğu güçlendirerek, fakat Türkiye'den eli boş olarak ayrılır. Churchill, Londra'da bulunan başbakan yardımcısı Clement Attlee'ye bir telgraf göndererek Türklerin harbe girmeyeceğini ancak istenen koşullar yerine getirildiği takdirde savaşmayı düşünebileceklerini belirtir.
Türkiye'nin kendi çıkarlarını korumak ve savaşa girmeme kararlılığı içinde ama nezaketle görüşmeler sürdürmesi bir büyük bir diplomatik başarıdır.
Acaba Adana Mülakatının ayrıntılarını Türk kamuoyu bugün hatırlıyor mu?.
Hatta ne kadar merak ediyor?