Konser, festival, fuar, moda, sanat, müze şehri.. İnternette şöyle bir dolaşın.. Düsseldorf, dünyaya böyle sunuluyor.
Öyleydi de..
Lüks Almanya, Düsseldorf'tu. Kuzey Avrupa'nın kaliteli, aristokrat, sakin kültür kenti.. Ama ya biz son yıllarda kültür, sanat, moda konusunda öyle yerlere geldik, ki gördüklerimiz artık şaşırtmıyor, ya da birkaç büyük kent dışında, Avrupa giderek sıradanlaşıyor.
Dört günlük Düsseldorf seyahatinin tek vurucu yönü, Almanya'da da ilk olarak düzenlenen El Greco sergisiydi. Dünyanın önde gelen müzelerinden toplanan 40 kadar eseriyle ünlü ressamın modern resme etkileri görsel olarak vurgulanırken, serginin kültürel uzantıları, sanatçı ve sanatıyla ilgili çok kapsamlı etkinlikler imrenilmeyecek gibi değildi... Biyografisinden, resmine, otoritelerin katıldığı özel tanıtım, tartışma programları.. Filmler, karşılaştırmalar ve yaratıcı etkilerini kapsayan sempozyumlar.. Sergi süresince çocuklar, büyükler, aileler için ayrı ayrı "El Greco ve Modernizm" başlığı altında günlük atölye çalışmaları, deneyler.. Gittiğimiz gün Düsseldorf'un Hertha Berlin'le Birinci Lig'e çıkma mücadelesi vardı. Tüm şehir ellerinde bayraklar, üzerlerinde formalar sokaklardaydı. Altstadt'da (eski şehir) adım atılamıyordu, neredeyse.. Gece, maçı kazandılar, kendi aralarında coştular, eğlendiler.. O kadar..
Königsallee kentin rengarenk alışveriş caddesi.. Ama vitrinler artık çok tanıdık olduğu için ilginç değildi. Soğuğa rağmen, cadde boyunca uzanan sokak kahveleri harikaydı. Tabii, Türklerle sohbet de..
Tanımaktan keyif aldığımız bir Türk'e havaalanında, taksisine binince rastladık. Serkan.. Biga'lı.. Bizi önce otele, ertesi gün de Hollanda'ya, fuara götürdü. Kültürlü, bilgili, saygılı, uygar, dürüst.. Memlekette muhasebe okumuş, on yıl önce de Almanya'ya gelmiş. "Trenle gitmeyin, aktarmalar yorar" diyerek devreye girdi. Sonra gece, evde eşiyle birlikte internette fuarı bulup çalışmış, ertesi gün bizi götürdü, bekledi, getirdi. Yol boyunca yaşam ve insan üzerine yaptığı yorumlar inanılmazdı.
Fuar mı? On yılda bir tekrarlanan ünlü dünya çiçek fuarı.. Floriade.. Ekime dek sürecek.. Türk Bahçesini Cumhurbaşkanı Gül'ün, Hollanda Kraliçesi Beatrix'le birlikte açtıkları sergi.. Newsweek gibi bir haber dergisi nisan sayılarının birinde iki sayfa ayırmıştı, üstelik.. "Bu tarihlerde bütün yollar Roma'ya değil, Venlo'ya (Fuarın kurulduğu sınır kenti) çıkar" diyerek.. "2 milyon ziyaretçi bekleniyor" diye ekleyerek..
Venlo, bir saatlik yoldaydı.. Ama oldukça amatör gösterilerle, düzenlemeler dışında, çiçeğe meraklı biri için yeni ve ilginç pek bir şey yoktu. Yani hayal kırıklığı.. Girişte, "Niye bu kadar gösterişsiz, niye bu kadar sıradan" diye hayıflandığım Türk Bahçesi, meğer fuarın en başarılı bölümlerinden biriymiş!.. Satış bölümü hariç..
Dört günün en hoş saatleri, Düsseldorf'a yarım saat uzaklıktaki Köln'de geçti. Gotik mimarinin en güzel örneği denilen ve yapımı 630 senede tamamlanan ünlü katedral trenden iner inmez karşınızda.. Gerçekten nefes kesiyor. Dünyada fotoğrafı en çok çekilen eserlerden biri olduğu söylentisi boşuna değilmiş!..