Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Tecelli'den Abuzittin'e mektuplar

Abuzittincim,
Köy evindeki elektrikler düzelip telefon hatları da yapılınca, ister istemez, medeni alemde neler olup bittiğiyle ilgilenmeye başladık. Hani televizyonlarla, bilumum telefonları parçalamak en iyisi, ama yapamıyorsun! Diyeceksin ki radyo da var.. Buralarda çok cızırtılı çekiyor. Tepeye tırmanmak lazım. Neyse, medeni aleme döndük ve gördük ki Ulaştırma Bakanımız, hava yollarında insanları bezdiren rötarlara değinerek "...gecikmeler kaçınılmaz. Herkesin kabul etmesi lazım." diye buyuruyor. İşin özeti, havayolu trafiği çok artınca, trafiğin kalbi Atatürk Hava Limanı bu yükü taşıyamaz hale gelmiş. Yani Bakan harbiden, "..yerseniz!" demeye getiriyor. Bu lafı Almanya'da etsen, Alman yemez de, biz yeriz..
Ama anlayamadığım şu. Bu işin bu hale geleceği belli değil miydi? Neden önlem alınmadı? Yeşilköy'e bi pist daha mı eklenecek, yeni bi havalimanı mı yapılacak, Sabiha Gökçen'den daha fazla yararlanmanın yolları mı bulunacak yoksa Çorlu mu devreye sokulacak? Trafiğin bi kısmının Ankara Esenboğa'ya kaydırılması imkansız mı?... Her neyse, yani bunun bi planı programı olmaz mı Abuzittincim?
Bu işler bi günde bu hale gelmedi ya!.. Meselenin ayrı bi boyutu, uçakların havada boşu boşuna dolanıp harcadığı binlerce dolarlık yakıt parası. Üstelik Sayın Bakanımız daha bi iki ay önce "..her 100 km. de bir havaalanı inşa edecez!" demedi mi? Havaalanını inşa ettin, buradan kalkan uçaklar nereye inecekler kardeşim. İstanbul üzerine geldiğinde yolcuları paraşütle mi aşağı atacaksın, yoksa iple mi sallandıracan? Bütün bunlara ilaveten THY de habire uçak almaya devam ediyor. Durum o noktaya gelmiş ki, Atatürk Hava Limanı sırf THY'ye çalışsa gene yetmeyecek! Kısacası Abuzittincim, Türk sivil havacılığını yönetenler, başta Sayın Bakan, tam anlamıyla sınıfta kalmış durumdalar.
İnternette güzel bi yorum okudum. Sayın Bakan için "Son kullanma tarihi bitmiş" diyor.
Bana sorarsan çok önceden bitmeliydi. Görev yaptığı sırada iki tane büyük uçak kazası oldu, bi de tren.. Barajlar patladı, yollar çöktü, köprüler yıkıldı.. Hepsi ölümlü vakalar.. Ve o babacan, sevimli haliyle her gün TV kameralarının karşısında demeç patlatıyor.
Üstelik son köprü olayında, Ulaştırma Bakanı önce Çevre Bakanını olay yerine gönderiyor. Çöken köprüyle Çevre Bakanı'nın ne ilgisi var? O da objektiflerin tam göbeğine baka baka ".. bu bizim için ders olsun!" demez mi Abuzittincim? Hangi ders Sayın bakanım.. Bu devirde bi köprü sağlam mı değil mi, bunun teknik kontrolünü yaptıramıyorsan, gerçi bu senin işin değil ama, al şapkanı git!
Beş altı sene oluyor, İskandinav ülkelerinin birinde, galiba Finlandiya, bi tarihi köprü çöktüydü. 500 yıllıkmış. Üzerinde de 5-6 turist varmış. Öldüler. Ulaştırma Bakanı "Bu ülkedeki bütün köprülerden ben sorumluyum" deyip aynı gün istifasını verdiydi.
Sorumluluk duygusunun paspas muamelesi gördüğü bi ülke, her ne kadar artık Trinidant, Taboga'ya vizesiz girebileceksek de, medeni dünyayı zor yakalar, Abuzittincim.
"..uçakla yolculuk edenler rötarlara alışmalıymış!".
45 dakikalık Ankara -İstanbul arasını 5 saat rötarla uçacaksam ne uçağa, ne havaalanına ne de bakana gerek var kardeşim.. Yürürüm daha iyi!
Münasip yerlerinden öperim
Abuzittincim.
Kardeşin Güneş.
tecelligunes@yahoo.com.tr

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA