Fatih Erkoç'tan sonra, Sertab Erener de çok önemli bir iş yaptı.. Alaturka albüm.. Beğenir, beğenmezsiniz, o ayrı.. Hele, yobazlar?.. Her konunun olduğu gibi müziğin de yobazları var.. Hem de nasıl?..
Modern Folk Üçlüsü'nün menecerliğini yıllarca yaptığım için iyi bilirim onları..
Modern Folk, bir müzik gurubunun ötesinde bir misyon ekibiydi..
Çok sesli müzik hızla gelişirken, öte yanda arabesk ortalığı işgal ederken, bu ülkenin öz müziğinin unutulmakta olduğunu fark etmişler ve Atatürk'ün 1934 Meclis açış yılında işaret ettiği yoldan giderek, İstanbul ve Anadolu musikisini evrensel müzik kuralları içinde, çok sesli yorumlama kararı vermişlerdi. Böylece bir taşla iki kuş vuracaklardı..
Bir yanda, kafaları pop ve arabeskle dolmaya başlayan genç kuşaklara türkü ve şarkılarımızı sevdirecekler, öte yanda, İstanbul Şarkıları ve Anadolu Türkülerini dünyaya açıp, mesela Los Paraguayos'un Paraguay için yaptıklarını, Türkiye adına gerçekleştireceklerdi..
Başardılar da.. Beş kıtada çalmadıkları ülke kalmadı.. Dünya üzerindeki tüm Türk Haftalarının ve gecelerinin konuğu oldular.. Bu ülkeye gelen tüm devlet başkanlarına Çankaya'da verilen davetlerde çaldılar..
Bir tek engeli aşamadılar. TRT'yi..
TRT'nin en tutucu alaturkacılardan kurulu denetçileri, şarkıları ve türküleri hep geri çevirdiler.
O zaman özel televizyon da yok.. Denetimden geçmemek ölüm..
Hiç unutmam.. Türkü düzenlemelerinde hayli yol aldıktan sonra, çocuk şarkılarına el attılar. Harika şarkılar yaptılar. İş Bankası bastı ve unuttu.. Bu şarkıların hakları hala İş Sanat'ta ve kim bilir hangi bodrumda küfleniyorlar. Neden yeniden basılmaz bilemem..
Ardından alaturka musikimize geldi sıra.. "40 Yıl Sonra" diye bir albüm yaptılar 1974'te.. 1934, Meclis açış yılından 40 yıl sonra Atatürk'ün izinde, alaturkanın en güzel şarkılarını çok seslendirdiler.. Münir Nurettin Selçuk'un konserimize gelip, kendi bestesi "Erdi bahar sardı yine neşe cihanı" şarkısını nasıl keyifle dinlediği, konser sonrası çocukları nasıl yürekten kutladığı en unutulmaz anılarım arasındadır.. Aşık Veysel'in Kara Toprak'ı nasıl alkışladığını da unutamam.
40 Yıl Sonra'yı, nur içinde yatsın, daha kliplerin olmadığı devirde Ayhan Önal, kliplerden oluşan bir program haline getirdi. Çarşamba akşamı yayınlandı. Perşembe günü Köşk'ten TRT'ye bir rica geldi.. "Pazar sabahı tekrar eder misiniz?. Sayın Cumhurbaşkanı arzu ediyorlar.."
40 Yıl Sonra pazar sabahı bir daha yayınlandı ve yasaklandı. O şarkılar bir daha ekrana gelmedi. Çünkü Türk Musikisi ancak tek sesli okunabilirdi ve ancak TRT eğitiminden geçmiş sanatçılar tarafından..
Tutuculuğa bakar mısınız?..
1974'te kaldı sanmayın. 2 binli yıllarda, canlı Tele- Pazar yapıyoruz TRT'de, Kuruçeşme stüdyolarında.. Sahnede genç bir pop sanatçısı, Kalamış'ı okuyor.. Ve de hemen her alaturkacının atladığı Gazeli de okuyor. Stüdyodaki seyirci mest.. Ben programın kurucu ve süpervizörüyüm. Biri geldi koşarak.. "Hıncal Bey sizi Ankara'dan arıyorlar" dedi.. "Önemli.."
Koştum gittim. "Ben profesör falanca" dedi. "Buyrun Hocam" dedim. "Tanımadınız galiba.. TRT Yönetim Kurulu üyesi ve TRT Türk Sanat Müziği danışmanıyım.."
"Buyrun efendim" dedim tekrar..
"Ekranın başında TRT mensubu olmaktan utandırdınız beni.. Kimleri çıkarıyorsunuz oraya.."
Yayındaki solist, Ferhat Göçer'di.. Bir şarkısı ile TRT'yi utandıran Ferhat'a, ayni TRT daha sonra hem de adıyla anılan ve saatler süren şov programı yaptıracaktı aylarca..
Anlayın..
Şimdi yok mu bu tutucular, bu yobazlar sanırsınız?.
Sertab'a da itiraz edecekleri kesin.. Aldırmayın onlara..
Alaturka günümüzde resmen unutulan musiki dalı.. Doğru dürüst dinleyeceğiniz yer bile kalmadı. Müşterisi yok çünkü..
Genç kuşakların bu müziği dinlemeye başlaması lazım.. Kim yapacak bu görevi..
İşte Fatih Erkoç gibi, Sertab Erener gibi, genç kuşakların en sevdiği popüler sanatçılar..
Fatih'i, Sertab'ı dinlerken Alaturkanın farkına varacaklar..
Sertab da, Fatih gibi babasına adamış albümü.. Babasının en sevdiği, bu yüzden kızına adını verdiği Ey Şuh-i Sertab'ı, o da albümüne ad yapmış. Alaturkanın en güzel şarkılarını, çok temiz, sesini zorlamadan, soprano sesinin derinliğini ve hacmini kanıtlama çabalarına düşmeden, bağırıp çağırmadan o kadar güzel okumuş ki..
Arkasında ud, kanun, ney, klasik kemençe, tanbur dahil alaturka sazlar, lavta, rebab gibi eskiler ve yaylılar, vurmalılarla batı sazları da var..
Ben dinlemeye doyamıyorum.. Hala müzik setimde dönüyor..
Gençler de bayılacaklar..