Büyük düşünce, duygu ve tutku adamı Nietzsche'nin Zerdüşt'ü, ruhundaki değişimleri tamamladıktan sonra, bir sabah tanın ağarmasıyla kalktı, güneşin karşısına geçti ve ona şöyle seslendi:
"Ey güneş, ey büyük yıldız! Aydınlattıkların olmasaydı, neye yarardı aydınlığın, nice olurdu senin mutluluğun?."
Evet, biz oyuncular da, seyircisiz, doyuma ulaşıp mutlu olamazdık. Onlar olmasa sahneden yansıtılan ışık neye yarardı?
Yazarı, yönetmeni, dekor, ışık ustaları, teknisyenleri, sahne gerisi çalışanları ve sözcüklere anlam yükleyerek onlara can veren, adeta yaşayan karakterler haline getiren oyuncularıyla, zor ve meşakkatli bir sanattır tiyatro.
Televizyon dizilerinde, sinema filmlerinde olduğu gibi önceden kaydedilerek sunulmaz. Sahnede, anında gerçekleştirilen canlı yayındır. Hata kabul etmez.
Tiyatro oyunlarının kamerası seyircilerdir. Sahne sanatları için seyirci çok önemlidir. Ama nasıl bir seyirci? Buna şöyle bir örnek verebiliriz:
Londra'da çok değerli bir aktör, Shakespeare'in III. Richard oyunundaki Richard karakterini canlandırıyormuş.
Can alıcı sahnelerden biri olan final sahnesinde Richard, yenilgi ve ölümle yüz yüze kaldığında, kaçmak ister ama bir ata ihtiyacı vardır. Çaresizlik içinde haykırır... "Bir at !. Bir ata krallığım!. Krallığıma karşılık bir at!."
Tam o sırada seyircilerden biri, "Eşek olsa olmaz mı" diye bağırır. Salonda soğuk bir hava eser, sessizlik olur. Richard'ı oynayan aktör, sessizliği bozar ve sesin geldiği yöne doğru; "Olur tabii, gel sahneye" der.
Tiyatronun, duyarlı seyirciye ihtiyacı vardır. Şaklabanlıktan, şarlatanlıktan, soytarılıktan, ucuzluk ve bayağılıktan zevk alan seyirci tiyatro seyircisi olamaz.
Tiyatro; kaliteli düşünüp, kaliteli yaşamamız için bir köprüdür, orkestra gibi, bale gibi, opera gibi...
Estetik kaygısı vardır. Dili doğru konuşmanın da aracıdır.
Sayın seyirciler; tiyatro, sizlerle bir bütündür. Gerçek sanat her zaman yukarı çıkmaktır, hiç inmeden. Bu çıkışta bize el verin, hep birlikte "Yaşasın tiyatro" diyelim.