Abuzittincim,
Üç hafta kadar oluyor. Bizim köyün günlük ve çam ağaçlarıyla kaplı daracık patikalarında dolaşırken birden Çolak Hasan'a rastladım. Ağaçların arasından çıkıverdi. Korktum da.. Aynı zamanda şaşırdım, çünkü bana rahatsızlandığını İzmir'e bi hastaneye gittiğini söylemişlerdi. "Sen İzmir'de değil miydin Hasan Dayı" dedim. "Gittim geldim, gene gidecem.." dedi.
Çolak Hasan 70 yaşlarında. Orta boyda, geniş omuzlu, güçlü kuvvetli bi Bördübetli. Diğerleri gibi o da arıcılık yapıyor. Afyon'da kovanların başında dururken göğsünde ağrı hissetmiş. Ağrılar artmaya başlayınca da ".. ben kalp hastası oldum" deyip Marmaris'e dönmüş, hastaneye başvurmuş. Ciğerlerin röntgenini filan çekmişler.. "Filmde bi şeyler görünüyor ama anlayamadık, bi de Muğla'daki özel hastaneye görün" demişler. Oraya da görünmüş. Onlar da "..sanki ciğerde kist varmış gibi durum var. Bu işi İzmir'de Ege Üniversitesi çözer" demişler. Çolak Hasan'ı bi sıkıntı basmış.. Ağrılar daha da artmış. Uzatmim Abuzittincim gitmiş İzmir'e. Bu defa üst üste MR'lar, daha değişik filmler, sonunda ciğerlerde kist teşhisi konmuş.
Çolak Hasan'ın morali iyice bozulmuş. "Kanser mi?" diye sormuş. "Belli değil, parça alıp inceleyeceğiz" demiş doktorlar.. "Sen şimdi köye git. 20 gün sonra gel, biyopsi yapacaz."
Çolak Hasan demoralize vaziyette Bördübet'e dönmüş. İşin kötüsü akrabası Yusuf Akbaş'ın da, bi kaç ay önce, beyinde tümör bulmuşlar, tedavi altındaymış. Peşpeşe, yanyana iki hanede, iki vaka. Çolak Hasan "Acaba bu nezle gibi insandan insana geçici bi şi mi?"diye düşünmeye başlamış.
20 gün sonra gene İzmir'e gitmiş. Biyopsi için filmler çekilmiş. Lakin, doktorların yüzünde garip bi ifade.. "Bu filmleri mutlaka hoca görmeli" demişler. Hoca, o ışıklı çerçeveye takıp, filmlere bakmış bakmış, eskilere, son çekilenlere dönüp dönüp gene bakmış, sonra asistanlarına "Yarın çok daha özenli bi film istiyorum" demiş. Ertesi gün Çolak Hasan'ı en son filmle, Hocanın karşısına çıkarmışlar..
"- Yav Hasan, sen köyde bi şeyler mi yedin, ne ettin? Ben bu filmde belli belirsiz çiziklerden başka bi şey göremiyorum. Kist, mist kalmamış.. Söyle bakim ne yaptın köyde sen?"
Hasan çekindiğinden önce kemküm etmiş.. Hoca dayatınca da anlatmış:
"- Köye vardığımda hemen günlük yağına başladım. Sabahları aç karnına bi tatlı kaşığı günlük yağını propolisle karıştırıp (propolis de arı kovanlarında bulunan balmumumsu bi madde) içtim. Tüm yaptığım bu.."
Hoca, biraz şaşkın, biraz şüpheli, kafasını iki yana sallamış:
"- Köyde ne yapıyorsan aynen devam et.. Bir ay sonra gel gene bakacam.." demiş.
Çolak Hasan'ın hikayesi böyle Abuzittincim. Bugünlerde İzmir'e gene gidecek bakalım ne diyecekler.. Bu günlük yağı bi zamanlar benim mideme de iyi geldiydi. Haftaya, Çolak Hasan'ın maceralarını gene yazarım..
Münasip yerlerinden öperim kardeşim.
Güneş
tecelligunes@yahoo.com.tr
(Hıncal'ın notu.. Yahu Güneş, bu "Günlük Yağı" dediğin şey nedir?. Milleti başıma üşüştüreceksin. Bu defa Abuzittin'e değil, bana yaz da, anlat bakalım..)