Nur içinde yatsın, bir gün Kazım Baba'yı Tuzla'dan Bostancı'ya sahilden getirmiştim. Bayılmış "Böyle bir sahil yolu tüm Kaliforniya'da yok" demişti..
Kilometrelerce uzanan, karşısında deniz ve Adalar, enfes manzaralı geniş bir yol.. Yolla denizin arası alabildiğince geniş bir piknik, eğlence, dinlence, spor alanı.. Koşanlar, oynayanlar.. Mangal yapanlar..
Tuzla'dan itibaren belediyeler de bir güzellik yarışında sanki.. Kendi bölgelerini çim, çiçek ve ağaçlandırmak için çalışıp duruyorlar..
Bir cennet.. Böyle bir cennete kafeler ve restoranlar da lazım tabii.. Her keseye uygun.. Her insan mangal, çaydanlıkla gelmez ya.. Bir çay, bir sandviç..
Hem hizmet, hem de yığınla iş kolu.. Binlerce aile eğlenirken, yüzlerce aile de geçimini temin eder..
Belediyeye düşen, düzenlemek..
Ama bizde "Düzen" ille de "Yasak" demek.. Düzenleyemeyince "Yasak!.."
Beyoğlu'nda şimdi olan bu..
Ders almadık. Şimdi de sahil yolundaki kafelerin yasaklanması isteniyor..
Yahu 100-150 metre genişliğinde sahil şeridi.. Kilometrelerce uzun.. Orada herkese yer var.
Bunu yapacağına "Vay sahil betonlaşıyor" kıyameti. Yarın belediye gelsin yıksın.. Millet işsiz kalsın.. Millet çaysız kalsın..
Yapmayın dostlar!..