Bu nasıl bir jesttir?..
Bu ne muhteşem bir iştir.. İstanbul Opera Festivali dolayısıyla verilen kokteyle katıldım, yemeğe kalamadan..
Ayrılırken bir şık kutu verdiler kapıda.. "Tenor Ömer Yılmaz" yazıyor kabında.. Kapak, Ömer'in çok güzel bir fotoğrafı.
İçinde üç disk var.. Biri DVD.. Ömer'in yaşam belgeseli..
İkincisi CD, Ömer'in söylediği en ünlü aryalar..
Üçüncüsü.. Ömer'in çok sesli yorumladığı Türküler..
Ömer, dünya klasında bir opera sanatçısıydı. Aldığı uluslararası övgüler sayısız.. Ama onun kafasında bir başka ideal vardı..
İtalyanın napoliteni, Portekizlinin fadosu, İspanyolun flamencosu vardı da, Türkün türküleri niye yoktu, dünyada.. Atatürk'ün 1934 Meclis açış nutkunda söyledikleri niye inançla ve ısrarla kovalanmıyor, Anadolu'nun emsalsiz ezgileri, evrenselleştirilmiyordu?.
Kollarını sıvadı. Bariton Tuncer Tercan'la türkülerimizin peşine düştüler..
Bir gün, sevgili kuzenim Ahmet Taner Kışlalı'dan bir kaset geldi bana.. Ömer'le Tuncer doldurmaşlardı.
Türkülerimiz.. "Sen seversin" diye yazmıştı Ahmet kasetin üstüne..
Ne sevmesi.. Bayıldım..
Döne döne bant eskidi. Allahtan Ömer'le Tuncer bu çalışmalarını CD yaptılar..
Ezgili Yürekler adını koyup..
Bağlamaları da kendileri çalıyorlardı.
Ahmet onları ne kadar sevdiğimi iyi biliyordu.
Kaç defa telefon etti.. "Yahu Ankara'ya gel.. Bizim evde şömineyi yakalım.
Ömer'le Tuncer'i de davet ederim, bir cümbüş yaparız ki.." "Harikasın Ahmet" dedim..
Dedim.. Dedim, ama hep erteledim.. "Yarın.. Yarın.. Yarın.."
Sonra "Yarın" bitti.. Önce, Ahmet'i bombalar, sonra Ömer'i kanser aldı götürdü bizden..
Hep derim ya, "Hayatı ertelemeyin" diye.. Bundandır..
Disklerin yanındaki mini kitapta, Mustafa Balbay'ın Ömer için yazdıkları var..
Allah'tan Mustafa'nın kalemini tutuklayamıyorlar..
İşte Mustafa Balbay, işte Ömer Yılmaz!.. "Ölüm her yaşta erken ama, 53 yaş hiç de üretken bir sanatçıya yakıştırılabilecek son değil.
Neylersiniz doğanın o değişmez yasası, Ankara Devlet Operası solisti, tenor, Atatürkçü çizginin sanat ışığı Ömer Yılmaz'ı aramızdan çekip aldı.
Bir toplum, sanatçıları kadar çağdaştır. Onlar, toplumun rengidir, sesidir, kendisidir. Ömer Yılmaz hem sanatın uçsuz bucaksız okyanuslarında kulaç atan hem de Anadolu'nun her karışına ayak basan çalışkan bir sanatçıydı. Anadolu'dan aldığını okyanuslarla paylaşan, okyanuslardan getirdiğini Anadolu'ya döküp harmanlayan çok özel bir sanatçıydı.
Hani şöyle bir tanımlama yapsak yeridir.
O operanın türküsüydü!. Şimdi herkesin ona bir gönül borcu var."
Denizbank, İstanbul Senfoni Orkestrası'nın yıllardır sponsoru, İstanbul Opera Festivali'nin her yıl yapılmasını sağlayan destekçisi Denizbank, hepimiz adına bu borcu da ödedi ve Ömer'i "Ölümsüz" yaptı. Teşekkürüm onadır..