Uygar dünyada kişi başına en az gazete alınan ülkelerden biriyiz. Hep örnek veriyorum. Nüfusu 500 bin olan Göteborg'da, Göteborg Morgen Post'un tirajı 500 bin. Nüfusu, günlük gelip giden en az bir milyonu da saymayın ki, asıl gazete alıcısı da onlardır, 12 milyon olan İstanbul'da, 500 bin tirajlı gazete yok.
Ülke nüfusu bizden az biraz fazla Japonya'da, tirajı 10 milyonun üzerinde 5 gazete var.
Neden?..
***
60'lı yıllarda Namık Ağabey (Sevik) spor gazeteciliğini bir meslek haline getiren atağını yaptı. Milliyet spor sayfası ülke çapında spor gazeteciliğini başlattı. Hürriyet Doğan Ağabey'in (Koloğlu) liderliğinde yarışa balıklama girdi. Ardından Necmi Ağabey'in (Tanyolaç) müthiş Tercüman'ı geldi.. Öyle güçlü, öyle harika gazetecilik yapmaya, öylesine kıyasıya bir yarış içine girdiler ki, gazeteler "Arkasından okunur" oldu.
O devir, bu ülkede gerçek "Spor" gazeteciliği devriydi.
Bu yüzden, İnönü Stadında yapılan Balkan Atletizm Şampiyonasını 30 bin kişi izliyor, gene ayni statta organize edilen "Özel" Binicilik yarışmalarında biletler karaborsaya düşüyordu.
Türkiye Bisiklet Turu manşetlerden veriliyor. 15 yaşında bir Okçu, hem de en saygın ankette, Milliyet okurları tarafından "Yılın Sporcusu" seçiliyordu.
***
O zaman gazete sayfaları 6 ile sınırlıydı (Sonra 8 oldu) ve spora tek sayfa veriliyordu. Sonra sayfalar artmaya başladı. 40 sayfalık gazeteler çıkar oldu. Spor sayfaları, beşi, hatta onu buldu, ama tam tersine bir gelişme yaşandı.. Sayfa arttıkça spor azaldı, azaldı, nerdeyse yok oldu. Gazeteler futboldan başka şey vermez oldular.. Televizyonlar da.. Arman Talay, Çetin Çeki, Kenan Onuk zamanında tüm sporları en ayrıntılı programlar ve canlı yayınlarla ekrana getiren kamu yayın kuruluşu TRT bile futbola mahkûm etti seyircisini. Sporu unuttu. Türkiye İkinci Ligini yayınlar oldu..
Giderek futbol sayfaları da bitti.. Sadece Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş futbol sayfalarına dönüştü hepsi..
Dönüştü de ne oldu?.
***
Pazar gecesi Ankaragücü- Beşiktaş maçının devre arasında Beşiktaş Kaptanı İbrahim Üzülmez, ikinci kaptan İbrahim Toraman'a iki yumruk attı. Schuster onu kenara aldı.
Üç büyük kulüpten birinin kaptanının ikinci kaptanı soyunma odasında yumrukladığı için oyundan alınmasından, yayıncı kuruluşun haberi olmadı..
O maçı izleyen yığınla Beşiktaş muhabiri ve yorumcusunun da haberi olmadı. Maçtan sonra soyunma odalarını yazmakla görevliler de ya yoktular, ya da yoktular!.
Ertesi gün yayınlanan gazetelerde, olayla ilgili tek satır çıkmadı..
Gün boyu yayın yapan yığınla "Haber" televizyonunun da, benzerine yılda bir bile rastlanmayacak kadar önemli olaydan haberi olmadı.. Ta ki, Beşiktaş İnternet sitesinde kulüp yönetiminin "İbrahim Üzülmez'in sözleşmesi feshedilmiştir" açıklaması yayınlanana kadar..
Onca gazetenin, onca televizyonun Beşiktaş muhabirleri, alenen ve resmen uyumuşlar "Atlamışlardı.."
***
Bu olay, Namık, Necmi ve Doğan Ağabeylerin zamanında olsaydı, (Olmazdı ya) ne olurdu?.
Her halde haberi atlayanlar uzun zaman Bab-ı Ali'ye gelmeye utanırlardı. Çünkü rakiplerden önce kendi gazetelerindeki arkadaşlarının alaylarına muhatap olurlardı. Şefler o muhabirlere ağır cezalar verirler, hatta görev alanlarını bile değiştirirlerdi.
Bu "Atlama"yı hiç kimse içine sindiremezdi.
Çünkü o devirde gazete, haber, gazetecilik muhabirlik demekti. "Haber atlamak" da muhabirin ölümü..
Muhabir, çevresi olan adamdı. Bir muhabir ayni anda kaç yerde olabilir?.. Ama olmadığı yerde olanları ona bildirecek adamları olurdu.. O zaman "Muhabir" olurdu zaten.
Bizim Ankara'da o minik yerel gazete Yeni Gün'ün muhabiri Güneş Tecelli'nin, o "Spor" devrinin haber kaynağı Genel Müdürlük binasında adamları vardı mesela.. Bir hademeyi ayarlamıştı. Ertesi gün yapılacak basın açıklamasında dağıtılacak teksirlerin mürekkepli kalıplarını müdürlüğünden çöpünden beraber çıkarırlardı. Güneş gazeteye getirir, üzerine bir beyaz kâğıt yatırır, bastırarak yazıları çıkarır, bülten 24 saat evvel elimizde olurdu. Genel Müdürlük önlem üzerine önlem aldı, ama haberlerin nasıl sızdığını bir türlü öğrenemedi.
Soyunma odası.. 20 futbolcu.. Dört beş teknik adam.. Malzemeci, yamakları.. İçecekleri dağıtanlar, buz getirip götürenler, masörler.. En az elli kişinin olduğu odadan haber alamayan, haber sızdıramayan muhabir olur mu?.
Olur..
Çünkü haber kimsenin umurunda değil artık.
Gazeteler ve televizyonlar sadece yorumculara para veriyorlar. Haber ajanslardan geliyor. Herkese ayni. Özel haber yok. Atlatma haber yok. Atlatan olmadığı için atlayan, utanan da yok..
***
Göteborg Morgen Post niçin en büyük İstanbul gazetesinden fazla basıyor?. Asahi Şimbun, hem de Tokyo'nun birinci değil, ikinci gazetesi nasıl günde 11 milyon gazete dağıtıyor?.
Hâlâ soruyor musunuz?.