Tunus'ta bir tokatla başlayan kıvılcım, tüm İslam âlemini salladı. Ortadoğu fokur kaynamaya başladı.
Türkiye nerde?..
İslam Âleminin tepesinde.. Orta Doğu'nun lideri.. Yani hem sosyal, hem coğrafya olarak, fokurdamanın tam da göbeğindeyiz..
Bu kadar da değil.. Dinsel ve etnik bir mozayığa sahip.. 30 yıldır, PKK ile düşük yoğunluklu bir savaşın içinde. 40 bin ölü vermiş.
Yani..
Yani, en dikkatli ve en sorumlu olunması gereken, çok hassas konumdaki bir ülkenin insanlarıyız.
O zaman şu sözlerin altına imza atmaz mısınız?.
"Bölücü odakların ayaklanma provaları yaptığı bir süreçte, yakın coğrafyalardaki kargaşanın kendi vatanımızda karşılık bulmaması için herkes sorumlu davranmalı, tahriklere çok dikkatli olunmalıdır."
Ben attım bile..
Şimdi söyleyeni açıklayalım.
MHP Lideri Devlet Bahçeli..
Şimdi ayni Bahçeli'nin, ayni konuşmanın devamında söylediklerine bakar mısınız?.
"Başbakan Erdoğan tiranlığa özenmektedir ve gide gele Ortadoğu'nun tiranlarını kendisine örnek almaya başlamıştır. Arkasına bakmadan ülkesinden kaçanların ve posterleri meydanlarda yakılanların acı sonlarını da aklından çıkarmaması hayrına olacaktır.."
Şimdi eğer bu ikinci söyledikleri "Ey ahali.. Yol yakınken sokağa dökülün. Tunus ve Mısır halkından geri kalmayın" demek değilse nedir?.
"Herkes sorumlu olmalı. Tahriklerden kaçınılmalı" diye talkın verenin, salkımı yutması, nasıl olur acaba?.
Sorun sadece Bahçeli'de değil..
Bu ülkenin tüm liderleri yangına körükle gidiyor..
"Kasımpaşalı harem ağası.."
"Eşkiya.."
Bunlar bu ülkenin başbakanına ve ana muhalefet liderine yöneltilmiş karşılıklı eleştiriler..
Bu mudur?. Siyasal mücadele bu mudur?. Seçim mücadelesi, oy almanın yolu karşılıklı sövme ve hakaretten mi geçiyor..
CHP'yi sözüm ona kurtaracak, seçim zaferine götürecek yeni liderin eleştiri düzeyine bakar mısınız?.
"Başbakanın parfüm giderlerini AKP ödemiş. Şimdi başbakana soruyorum. Senin bu parfüm merakın nerden geliyor?."
Yani bu mudur gerçekten?.. Muhalefet bu mudur?.
Halkın gündemi bu mudur?.
Oy böyle mi alınır?..
Sandıktan böyle mi çıkılır?.
İşi bu kadar ucuzlatır, hafife alırsan, bu halk seni ciddiye alır mı?.
Her salı Meclis'te gurup toplantıları var..
Alıyorlar şak şakçılarını karşılarına.. Gazı aldıkça coştukça coşuyorlar, sövdükçe sövüyorlar.. Onların söyledikleri ile zerre ilgisi yok sokaktaki adamın.. İşi gücü olmayıp da, dinleyenler geriliyor, o kadar..
Yahu, yüreğiniz varsa Meclis'te, genel kurulda, her görüşün temsilcisi ordayken etsenize bu lafları, görelim ne oluyor?.
Şakşakçı önünde konuşmak marifet mi?.
Bu ülkede düzeyli konuşmalara, halkın gerçek gündemi üzerinde tartışmalara, uzlaşmalara, el sıkışmalarına, bahar havalarına hasret kaldık.. Bir "Söven, daha ağır, daha sert, daha acımasız söven kazanıyor" yarışının ortasında kaldık..
Ortada, sakin görünen tek lider, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül..
Şu liderleri bir yuvarlak masada toplayıp bir "Centilmenler anlaşması" çıkarmayı başarabilir mi acaba?.
Gül gibi bir ülkede, mutlu, huzurlu ve umutlu yaşamak istiyoruz. Karşılıklı sövmeler içinde, durduğu yerde gerilen bir ortamda değil..
Liderler!.. Ne olur ruhumuzu karartmayın!.