İSTANBUL, başkalarının verdiği unvanla değil, günlük yaşamıyla gerçek bir Avrupa Kültür Merkezi oluyor..
Yetişemiyorum.. Konserlere, sergilere yetişemiyorum.
Sinema en sevdiğim boş vakit geçirme aracıdır. Haftada bir gidebilirsem iyi.. Her gece bir müthiş müzik olayı var. Hatta birden fazla.. Seçmek zorunda kalıyorum..
Üstelik ben bilirsiniz, cep telefonu, bilgisayar ve Tv başında vakit geçirenlerden değilim. Dizi izlemem, twitterle uğraşmam, facebookum falan yok. Buna rağmen 24 saat yetmiyor..
Evvelden Londra, Paris, Viyana'da böyle olurdum, "Hangisi" diye.. Şimdi İstanbul'da şaşkına dönüyorum.
Perşembe gecesi CRR'de müthiş bir konser izledik. Dünya çapında bir flütçü Sharon Bezaly gelmiş. Akbank Oda Orkestrası eşlik ediyor. Şef, Cem Mansur.. Bir teşekkür daha Akbank'a.. Geceyi düzenleyenler de onlar.
Bezaly, hele Pergolosi'nin Flüt Konçertosunda, hele de ikinci bölümde ruhumuza aktı gitti.
Akbank Oda Orkestrası da, finaldeki Stravinski'de harikalar yarattı. Bu doyulmaz müzikte sololarını dinlemeye doyamadığım birinci kemancı, klarnetçi, flütçü ve fagotçunun adlarını da vermek isterdim.
Ama Akbank, tasarruf tedbirleri içinde olacak minnacık bir program hazırlamış. Sadece Şef'in ve konuk solistin adları var. Ya orkestra?.. Aleve aydınlığı için teşekkür edenler, gölgede durarak lambayı tutanlara, bir kağıt parçasına adlarını yazarak teşekkürü çok mu görüyorlar?.
Koca Akbank Sanatta, bu vefasızlık kimseyi rahatsız etmiyor mu?:
(Şimdi, "Hıncal taktı Akbank'a" diyenleri duyar gibi oluyorum. Taksınlar.. Ama lütfen düşünsünler.. Kendilerini o orkestra sanatçılarının yerlerine koyup düşünsünler.. "Bütçe" derlerse gelecek konser programına eklenecek sayfanın masrafını ben ödeyeceğim.)