Dinç Bilgin'e saldırmak için fırsat kollayanlar var sanki.. Ne bitmez tükenmez bir kin, nefret, ya da takıntıdır anlamam mümkün değil..
Dinç Bilgin tanıdığım en iyi gazetecilerden biriydi. Dikkat edin "Gazete patronu" değil, "Gazeteci" diyorum.. Ercan Arıklı da öyleydi. Keşke patron olmasalardı da, mesleğe gazeteci olarak girip o basamaklarda yükselselerdi. İkisi de bugün mesleğin unutulmaz Genel Yayın Müdürleri arasında yer alırlardı.
Ben Dinç Bey ve Ercan kadar mesleğe meraklı, dünyadaki gelişmeleri bu kadar yakından izleyen, gazeteciliği her gün ders gibi çalışan iki adam daha görmedim..
Dünya medyasını yakından takip eder, gelişmeleri, değişmeleri izler, meslekle ilgili bir kitap nerde çıkmışsa, buldurur, getirtir, okurlardı..
Bu birikimleri yönettikleri yayınlara yansıdı. Bilgin gazete, Ercan dergi dünyasında en çarpıcı yayınlara imzalarını attılar. Bilgin'in gazeteleri, Ercan'ın dergileri okul oldu. Her iki okuldan da sayısız gazeteci yetişti. Bugün meslekte, dergi, gazete nerde önemli biri varsa, büyük olasılıkla bu iki rahle-i tedrisin birisinden geçmiştir.
Dinç Bey, ataktı da.. Henüz dünyada bile tek tük örnekleri varken İzmir'de Yeni Asır'ı tümüyle bilgisayar sistemi ile çıkarmaya karar veren ve bunu bir günde uygulayan adamdır.
Dinç Bey, insan olarak da tanıdığım en iyilerden biridir.
Hayatında bir tek hatası oldu. "Rakiplerimizin bankası var, bizim yok. Haksız rekabet oluyor" diyenlere kandı, bir banka aldı ve sonunu hazırladı. Hayır.. Hortumcu falan değildi. Herkes devleti soyarken, kendi bankasından, hem de karşılığını misli ile göstererek aldığı krediler ahlaka değil, yasalara uymadığı için her şeyini kaybetti. Hapislere düştü. Özgürlükleri kısıtlandı.
Hâlâ mahkemelerde sürünüyor, hâlâ yasal olarak aklanmış değil..
Yani.. Günahı varsa, cezasını bugüne dek her şeyi ile çoktan çekti. Tüm bedelleri fazlasıyla ödedi. Bana sorarsanız, yaşama borcu yok. Alacağı var...
Buna rağmen hâlâ uğraşıyorlar..
Bayramda gene saldırıya uğradı. Efendim, gazeteciler evvelden bayram yaparmış. Dinç Bey, Bayram Gazetesi'ni tanımamış, Sabah'ı yayınlamaya devam etmiş, o zaman ötekiler de mecbur kalmışlar. Cemiyetlerin çıkardığı Bayram gazeteleri bitmiş.. Cemiyetler en büyük gelir kaynaklarını yitirip güçsüzleşmişler. Gazeteciler Şeker Bayramında 2, Kurban Bayramı'nda 3 gün tatil yaparlarmış, bu olanakları ellerinden alınmış.
Bayram gazetelerinde işsiz gazeteciler çalışır, bir kaç kuruş kazanırlarmış. Bu fırsat bitmiş. Bütün bunlar Dinç Bilgin'in kazanç hırsından doğmuş..
Kâğıt üzerinde aynen öyle.. Yazılanlar haklı görünüyor, okurken.. Acaba öyle mi?.
Bayram Gazetesi'ni tanıdığımda yedi yaşında ilkokul öğrencisiydim.. Ağbim Öcal'la bu gazeteye bayılırdık. Yüzbaşı babam eve sadece bir tek gazete alabilirdi. O hangisini seçerse onu okurduk, okumaya çok meraklı iki kardeş.. Bayram gazeteleri bir basın yıllığı gibiydi. Bütün gazetelerin en iyi yazarları sırayla yazarlardı. Hepsini okuma, tanıma fırsatı bulurduk. Bizim gazete 6 sayfa iken, Bayram Gazeteleri iki misli kalın olurdu. Tatil günü, oku oku bitmezdi..
Dinç Bilgin "Ben Sabah'ı çıkarmaya devam ediyorum" dediği zaman ise, ortada "Bayram" diye bir gazete falan kalmamıştı. Cemiyetler, içinde tek haber olmayan, sayfalar dolusu reklam satıyorlardı, "Gazete" adı altında.. Birinci sayfanın manşetinde zamanın başbakanın yazısı.. Gerisi palavra.. Mesela.. Hem de gündüz oynanan Fenerbahçe- Galatasaray derbisinin sonucu bile o reklam ceridesine girmiyordu.
Dinç Bilgin, halkın haber alma hakkına sahip çıkarak, onlara Bayram günlerinde de gazete okuma haklarına saygı duyarak bu radikal kararı verdi. İlk destekleyenlerden oldum. O gün bugün de, her bayram günü, gazeteme gelerek normal çalışmamı sürdürdüm. "Tabii.. Onun keyfi gıcır. Bayramda çalışıp gazeteyi çıkaranlar düşünsün" diye kalem ucu sivriltenlere fırsat vermedim. Ben tatilimi istediğim zaman yapıyorum. Herkes yapıyor..
Gazetecinin sadece bayramlarda tatil yapabildiği günlerde 212 sayılı yasa yoktu.
Sosyal Güvenlik ve çalışma yasalarının hiçbiri yoktu. Gazeteciler üç otuz paraya, haftalık izin dahi yapmadan, fazla mesai nedir bilmeden, maaşlarını alabiliyorlarsa şükrederek köle gibi çalışıyorlardı.
O zaman bayramdaki zorunlu tatil önemliydi tabii. Bugün hangi gazetecinin "Tatil" sıkıntısı var?.
Emekli gazetecinin iyi kötü maaşı var.. İşsizi, internette kendi işini yaratabiliyor. Yetenekleri ölçüsünde geliştirebiliyor, hatta gazeteye, televizyona dönüştürebiliyor.
Yani Bayram Gazetesi'nin "İşsize yardım" diye bir misyonu da yok artık.
Özet.. Cemiyetler, Bayram Gazetesi'ni dejenere ettiler, gazete olmaktan çıkardılar. Ülkedeki gelişimler, değişimler sonucu, bayram gazeteleri misyonlarını da yitirdiler. O zaman varlıklarına gerek de kalmadı.
Şimdi tek bir sorun var.. Bir sivil toplum örgütü olarak zerre gücü kalmayan cemiyetlerin toparlanmak için her şeyden önce gelire ihtiyacı var. Bayram gazeteleri sadece ama sadece bu bakımdan önemli..
Ama cemiyetler para kazansın diye halkı gazetesiz bırakmanın âlemi yok. Çok daha akılcı çözümler bulunabilir.
Asıl onları tartışalım, artık geri dönülmesi mümkün olmayan günleri bahane ederek Dinç Bilgin'e saldırmak yerine..