NATO zirvesi bitti. Yerli, yabancı medya yorumlarla dolu.. Biz de zirve öncesi yazan, Sıtkı Uluç'a sorduk. 30 yıl boyu Brüksel'de NATO ile yaşayan, Anadolu Ajansı muhabirine.. İşte Sıtkı'nın notları..)

***
NATO zirvesi sonunda basınımızda çıkan haber ve yorumlar ne kadar ilginç... Adeta Amerika'yı yeniden keşfediyoruz.
Zirve sonuçları, beklenenden ve önceden belirlenenden farklı değil. Bir "başarı" dan veya "başarısızlık"tan söz etmek, NATO hakkında fazla fikir sahibi olmamanın işareti gibi geliyor.
Zirve sonrasında not edilmesi gerekenler şunlar: Füze Kalkanı projesi 2004'ten beri gündemde, yeni bir şey değil.
Ne Türkiye'nin, ne de ABD dışında diğer NATO müttefiklerinin bu projeyi engelleme gibi bir seçenekleri yok. Tüm müttefikler, kendilerine empoze edilen bu sistemin maliyetini düşünüyor kara kara...
(Hatırlayınız: Geçen yıl, Fransa NATO'nun askeri kanadına döneceği zaman pek kızgındık da bunu veto koyarak engellemekten söz etmiştik. Sanki soran varmış gibi! Sormadılar, oldu bitti...)
NATO belgesinde İran'ın isminin geçmemesi bir "başarı" ise Tahran'daki mollalar neden feryat ediyor?
Ve ne bekleniyordu?
Bu sistemin, en tehditkar nükleer güçlerden İsrail'e karşı konuşlandırılacağını düşünen var mı?
Türkiye'de artık NATO tarafından bile gizlenmeyen onlarca atom bombası konuşlandırılmışken, İran'ın iki adım ötedeki uyduruk füzelerine hedef olmak tehdit ve tehlikesi göz ardı edilebilir mi?
Füze sisteminin kontrolü, "düğmesi" elbette NATO'daki komutanda olacak. Türk, Fransız, İngiliz değil, Amerikalı bir generalin elinde yani...
Türkiye İttifak tarihi boyunca hep NATO'nun "ön cephesi" oldu. Öyle kalıyor. "Sadık müttefik"...
Şimdi gündemdeki soru Füze Kalkanı sisteminin Türkiye'ye maliyetinin ne olacağıdır?
Vergi mükelleflerini bu ilgilendirir.
Çünkü NATO'da "beleş" yok...