Caner Eler'i yıllar önce ben keşfettim, yazar olarak. Eurosport'ta Fransa Turu anlatırken.. Nasıl muhteşem anlattığını yazdım uzun uzun.. 2008 Olimpiyat Oyunları'nda, hem de İstanbul'da ekran başında, iki arkadaşı ile yaptığı yayınla, oraya 50 kişi gönderen Turistik TRT ekibini nasıl katladıklarını uzun uzun anlattım gene..
Bu yılın Fransa Turu'nun ilk etaplarını izlerken de sitem gereği duydum.. Ayrıntılar üzerindeki sohbeti öyle uzatıyorlardı ki, yarışı kaçırıyorlardı. "Biraz da yarışı anlat Caner" dedim..
Haşo, Caner'i savunma gereği duymuş. "Hıncal Abi'ye katılmıyorum" diyor. "Bu futbol maçı değil ki, yorumcuya 'Sadece maçı anlat' diyelim."
Haşmet gibi Türkçe'yi çok iyi bilen, çok iyi kullanan, bu sayede de çok okunan bir yazarın "Biraz da yarışı anlat" sistemini "Sadece yarışı anlat" diye anlaması mümkün değil. Benim yazdığım, hem de tamamen Haşo'nun dediği.. "Denge tutturmak.."
O zaman neye katılmıyor Haşo?..
Haa.. Gece ve Gündüz için "Tam yazlık.. Boş ama hoş film. Eğlenceli" demiştim..
"Eğlenceli olduğunu iddia edenler oldu. Bu mu?. Bununla eğlenenlere üzülürüm. Baktım, Amerikalı eleştirmenler film için 'Tam yaz seyirliği' demişler!. Amerika'da sinema seyircisi yaz mevsiminde şapşallaşıyor mu?. Belki!" diyerek beni ayırmış Allahtan.. Sadece Amerikalılara "Şapşal" demiş. Yaşa be Haşo..