"Esas mesele, Berrak ile Şahan'ın, Romeo Jülyet'in o en ünlü sahnesine gönderme yapan görüntüler değil.. Mesele, sabahın beşinde Berrak'ın balkonun altında, biri kameralı, biri fotoğraf makineli iki magazincinin ne işlerinin olduğu" dedim ya..
Niye dedim.. Çünkü bizim magazincileri bilirim.. Dertleri atlatmak değil, atlamamak olduğu için genelde birlikte gezerler.. Reina'nın kapısında beraberdirler, Bebek'te, İstinye Park'ta beraber.. Bodrum, Çeşme'de beraber.. Bu yüzden birindeki resmi, ajans dağıtmış gibi hepsinde görürsünüz..
Hatta "Aralarında anlaşma vardır, resim paslaşması yaparlar" derler..
Şimdi bu cefakâr magazinciler, gece, izin verilen kapılarda kamp kurarlar. Gireni, özellikle de sabah karşı yan yana, el ele çıkanları kollarlar. O el ele çıkanları, gazetecileri görünce şaşırmış, kızmış gibi yapıp ayrılanları çekerler. Kendi arabalarına değil, taksiye binenleri çekerler.. İşleri biter. O bindikleri arabayı, ya da o taksiyi izleyip "Nereye gitti bunlar?. Sonunda kimin evinde, nerde buluştular, ya da tek başlarına evlerinde mi uyudular" haberi yapana rastladınız mı bugüne dek?.
Yok.. O yoktur, bizim magazinde..
O zaman, Berrak'ın balkonunun altında ne işleri vardı, sabahın köründe..
"Biri haber verdi, kesin.. Ama hangisi.. Berrak mı, Şahan mı" dedim..
Cengiz Semercioğlu yazdı, Hürriyet'te.. Bekir Hazar yazdı, Takvim'de.. Haberi yapan Sabah Muhabiri Yüksel Yavuz da yazdı, Sabah'ta.. Onun yazdığı sayılmaz. Çünkü ne yazacağı baştan belli. Yazdım zaten.. Haber alan gazeteci kaynağını açıklarsa, ele verirse, bir daha haber alır mı?. Başkası ona güvenip haber verir mi?.
Cevabı belli soruları sormam..
Şimdi gelelim, bu yaşta magazin muhabirliğine soyunan Hıncal'ın bulduklarına..
Olayın başladığı gün, Şahan Bodrum'da.. Akşam uçağı ile aniden İstanbul'a geliyor.. İstanbul'a iner inmez de bir telefon alıyor.. Kimden?.. "Yiğit Şardan"dan..
Yiğit, Şahan'a "Hemen benim tekneye gel" diyor.. "Yanımda E. var.. Berrak da var.."
Şoförü, Şahan'ı Yiğit'in teknesine bırakıyor ve gelip "Nedense" magazincilerin kamp kurduğu Reina'nın kapısına park ediyor.. İstanbul'da denizden gelecek patronunu bekleyecek başka yer yokmuş gibi.. Av, avcının peşinde yani.. Sabaha karşı Şahan'ın arabası Reina önünden hareketlenince, orda bekleyen Sabah ve Fox muhabirleri de davranıyor. İçinde sevgililer olan arabaları izlemeyen magazinciler, nedense boş arabanın peşine takılıyorlar, o gece.. Şahan'ın arabası Kabataş'a geliyor. Yiğit'in teknesi yanaşıyor. Şahan ve Berrak iniyorlar. Orda görüntü yok.. Dikkat.. Reina kapısını çekenler, tekne inişini çekmiyorlar.. Niye?. Çünkü daha iyi görüntü sağlam.. İşi bozmanın âlemi yok.
Arabaya biniyorlar. Sabah ve Fox da peşlerinde..
Bir binanın önünde duruyor araba.. Şahan ve Berrak çıkıyorlar. Apartmana giriyorlar. Az sonra bir balkonda Şahan yalnız görünüyor.. Mevzilenenler hedefi belirliyorlar.
Az daha sonra, Berrak ve Şahan bu defa beraber çıkıyorlar balkona..
Ben izlemedim.. Videoyu seyredenlere göre, ki başlarında Ahmet Hakan var, Şahan saldırıyor Berrak'a.. Sabah'ta geceyi yazan Yüksel'e göre "İkili ellerinde şarap kadehleri ile balkona çıktı. Önce biraz sohbet ettiler. Sonra öpüşüp koklaştılar.."
Sonra.. Sonrası yok.. Gece yarısından güneş doğana dek nöbet tutan magazinciler, o evin Berrak'a ait olduğunu, yavaş yavaş dükkân açan esnaftan öğrendikleri halde daha fazla beklemiyor, Şahan'ın içerde ne kadar kalacağını, kaçta çıkacağını merak etmiyorlar.
Görevlerinin orada bittiğini düşünüyorlar. Hangi görev?. Kimin verdiği görev peki?.

***
Şimdi buyrun.. Bu öyküdeki boş yerleri kafanızdan kolayca doldurabilir, resmi şipşak çekebilirsiniz.. Eğer çok saf değilseniz!.
Haberi, çektiği görüntüleri tüm medyaya ajans gibi dağıttığı bilinen Fox TV'nin kameramanına kimin verdiğini artık biliyoruz. Tamam..
Bilmediğimiz?..
"Niye?..
" Cengiz "İntikam hırsı" diyor.. Beni tatmin etmedi..
"Niye"yi hâlâ merak ediyorum!..